Böyle gelmiş böyle gidecek…
Nerelerden nerelere…
O zamanlarda tesis mesis hak getire.
Saha mı?
Bazıları patates tarlası, bazılarında köstebek yuvası.
Hocalarda taktik Türkiye şartlarına uygun;
“Vur uzağa topu kardeşim!”; defansif taktik,
“Kaleyi gördün mü vuracan!” bu da ofansif taktik.
Allah'ın verdiği yeteneklere biraz sevgi eklenirdi, biraz şefkat.
1-0 , 2-0'lara bile derdik ki; şerefli mağlubiyet;” ama ne yazık ki buydu hakikat.
Kimselere söyleyecek sözümüz yoktu, tesis yoktu, saha yoktu,
Kendimizi geliştirecek değiştirecek, ufukları açacak, televizyon kanalları, internet yoktu. Google Amca yoktu.
Yani mazeret pek ama pek çoktu.
Dağ bayır koş; kondisyon, sırt sıvazla, hadi koçum; motivasyon,
Hala anlamış değiliz devre aralarında niye verilirdi futbolculara şekerli limon?
Analiz'in ‘ana'kısmını, ‘liz'in de Taylor kısmını bilirdik o kadar,
Beslenme'nin sadece mide doldurmak olduğu yıllardı o yıllar.
Ama bugün öyle mi?
Avrupa'nın mükemmel tesislerini, ülkemizde yaptık,
Sahalarımızın önemli bölümünü, Avrupa standartlarına getirdik,
Türk futbolunun kalitesi yükselsin diyerek kaliteli yabancı futbolcu transfer ettik,
Başarı yakalamış, Avrupa kültürü almış hocalar, kondisyonerler, analizciler, beslenme uzmanları aldık,
Telekomünikasyonda da Avrupa'yı solladık,
Yani Avrupa ile aramızda olan mesafeyi iyice daralttık.
Netice;
Türkiye 0-Hollanda 2
Hollanda'nın nüfusu;16.7 milyon. Bizim,80 milyon,
Hollanda'nın yüzölçümü; 42.526 kilometre kare, yani aşağı yukarı bizim Konya kadar.
Adamlar 16.7 nüfustan Marko Van Basten, Gullit, Rijkaart, Sineijder, Zeegelaar, Hooijdonk gibi ünlüler çıkartıyorlar,
Dünya kupalarına katılıyorlar.
Biz de ise hala daha; 2018 de yapılacak şampiyonaya bakacağız” diyorlar. Aynı şeyleri her iki yılda bir söylediklerini unutuyorlar.
Hollanda maçı sonrası seyirci bağırıyor;
“Böyle gelmiş böyle gidecek korkarım Vallah,
Yok mu çaresi a dostlar Fesuphanallah…”
Var! Avrupa'dan almadığımız bir ne kalmış?
Yönetici veya yönetim zihniyeti!
O zaman;
Ya Avrupa'dan yönetici alalım, ya da Avrupa'dakiler gibi yöneticilik anlayışına gelelim,
Bu imkânlarla, bu futbola âşık Türk insanı ile dünya ya kafa tutmazsak namerdim.
Diyeceğim de …
Abdullah Avcı döneminde sütçü beygiri olan milli takım, Fatih Terim zamanında nişadır sürülmüş gibi koşuyorken,
Yani ülkemizde gaz; profesyonel düşüncenin, çalışmanın, yaşamanın önünde geliyorken,
Kulüpler özel zevkler ve nefretler için kullanılıyorken,
Belediyesporlar mantar gibi çoğalıyorken,
Ve hükümetler de, ekonomik ve milli hassasiyetleri futbol üzerinden milletin gazını almak için kullanıyorlarken,
Yani bizlere yeşil çimenler üzerinde topraklama yaptırıyorlarken,
Eller gider Brezilyalara, bizler ise gideriz Konyalara…
Hazreti Mevlana'nın huzurunda döner döner yine başa döneriz,
Eyüp Sultan'a gider sabır isteriz, yirmidört saat elde tesbih gezeriz.
Onlara göre bizim memlekette çok ya keriz; yeriz(!)