Bir baltaya sap olduk...
Emekli olduk, memurluğu bıraktık...
Ama
“Güttüğümüz üç davar ıslığımız dağları aşar.” havasını bırakamadık.
Üstüne üstlük,
Ayakkabımızın altı delik olsa da, üstünü daima parlattık.
Ve de
Ceket, kravat ve ütülü pantolonumuzla beraber,
Bazen
“Aşağı mahalle şen misin yukarı mahalle sen misin.” diyerek dolaştık.
Bazen se
Meçhule giden gemiye binenlerin son yolculuğuna uğurlarken,
Bu son görevde de,
Yener Abimizi kendimize rakip gibi görerek
Üç kürek toprak atıp ardından pide ve ayranları midelere indirerek,
Şehitler Mezarlığı, Çığırtkanlar Mezarlığı dolaştık durduk aylarca.
Rahmetlilere son görevlerimizi yaparken, sağ olanlar için de içimizde bir umut,
Partilerin ve sivil toplum örgütlerinin önlerinde fiyakalı fiyakalı dolaştık günlerce
Çağırırlarda;” Bir baltaya sap oluruz.” dedik kendimizce.
Lakin
Aylar, mevsimler yıllar geçerken
Biz de...
Az gitmişiz uz gitmişiz, dere tepe düz gitmişiz. Çayır çimen geçmişiz, lâle sümbül biçmişiz, soğuk sular içmişiz. Bir de dönüp ardımıza bakmışız ki; ne görelim?
Çay sıra gitmişiz yol sıra gelmişiz.
Çünkü bu arada
Kongreler oldu, koltuklar doldu taştı; hava bazen bahar oldu, bazen boran
Ancak bizi ne arayan oldu ne de soran
Ne bir kişi ne de bir kurum çağırmadı.
Bolunun cadde ve sokaklarını dolaşmakta Sayın Mustafa Cop ile bana kaldı.
Aha umutsuzluğa düştüğüm tam bu sıralarda telefonum çaldı.
“Hocam vaktiniz varsa biraz konuşabilirmiyiz”
Davete icabet gerek, gittik
Dinledik,
Murat Bey“Dava” dedi, biz de boynumuzu eğdik.
Ve Belediye Meclisi üyeliği için dilekçemizi verdik.
Mevki makam gelecek içinde, daha şimdiden; yol arkadaşım Sayın Cop'u bir anda ekiverdik.
ŞAKA BİR YANA, açıkça söylüyorum,
Siyaseti sevmiyorum.
Bu durumu beni davet edenlere de söyledim.
Dilekçemi vermeden önce de
Dedim.
Dinletemedim.
Bize, Cennet Mekân Başbuğ'umuzun; Ülkücü olmak çileye talip olmaktır, nimete, ikbale değil.” sözünü hissedenler lazım, dediler.
Biz de
Zekai Uçmak Kardeşimizin de bize yüklemiş olduğu o,”Zarafet azametten ürker.” sözü doğrultusunda,
Kendi çapında başını sokabilecek bir evi,
Ayaklarını yerden kesebilecek 2006 model bir Opel'i
Benim tarafımdan dünyalığının hazırlaması gerekmeyen, Diş Doktoru oğul Oğuz Han'ı,
İnşallah bu sene doktor olacak ve kendini kurtaracak kız evlat sahibi Nesli Han'ı
Olan
Yani çocuklarım için de ,'biraz daha biraz daha' dünyalık yapma zihniyetinde olmayan,
Kısacası;
Yarınlar da kendim hiçbir şey beklemeden,
Çocuklarımızın geleceği için bir beklenti içersine girmeden
Ömrümüzün geri kalan kısmında; sadece ve sadece
Bu memleketin değerli insanlarına hizmet edebilmek amacıyla talip olduğumuz bu görev de, Allah inşallah bizleri utandırmaz diyorum.
Ve de sıralamada en son sırayı şart koşmama rağmen, bizi şeref kürsüsüne çıkaran insanlara şükranlarımı sunuyorum.
&nbs