1999 depremini hatırlıyorsunuzdur mutlaka…

O çürük yığınların altında kalan canlar vardı, o canlara ulaşmak isteyen insanlar da…

Beton yığınlarının altında kalmış olanlara, yukarıdan şöyle sesleniliyordu.

‘’Hey orada kimse var mı?’’

Sonra bir sessizlik…

Beklenen ne idi?

Bir nefes;

Ve de

‘Buradayım’ diyen bir başka ses…

***

Nasıl ki 1999 depreminde o çürük binaların sessizliğini yaşadık

Şimdi de

Çürük ve hastalıklı kafaların, çürük aile yapılarının çaresizliğini yaşıyoruz,

Çığlıklar duyuyoruz.

Bu çığlık ki; sadece kadının değil, erkeğe verilen emanetin erkekler tarafından sadece sözde kalmasının çığlığıdır.

Bu çığlık ki

Ve

Ne yazıktır ki;

İnsani, ahlaki ve dini değerlerimizin yerle bir olmasının çığlığıdır.

***

‘Ölmek istemiyorum’ diyor, Emine Bulut can havliyle

Ya yanındaki kızı?

‘Anne ne olur ölme! diye haykırıyor.

Yahu buna can dayanır mı?

Nerede insanlığımız,

Nerede ‘Kadınlar size Allah'ın emanetidir! Diye seslenen Peygamber Efendimiz.

Nerede imanımız.

***
Kadın üzerinden yaşamış olduğumuz o kadar çok acılar var ki,

Neyin ne olduğunu bilmeden erken yaşta evlendirilen kızlar…

Sonra

Dövülenler, öldürülenler, yaralananlar, tacize uğrayanlar…

Ve

Çığlıklar…

Ve de

O çığlığın ardından gelecek olan onarılamayacak yıkımlar…

***

Deprem yaşıyoruz deprem, hem de şiddetli!

Binaların sağlam yapılması için zemin etüdü isteniyor, kaliteli malzeme isteniyor, her türlü olumsuzluğa karşı da Doğal Afet sigortası DASK isteniyor.

Ya kadınlarımız…

Onlara kim sigorta olacak,

Onları kim koruyacak, onların çığlıklarını kimler duyacak?

***

Aslında

Bu depremde enkaz altında kalan

Ve

Yardıma ihtiyacı olan kadınlar değil; biz erkekleriz.

Çayımızın deminde, kahvemizin köpüğünde, şarkılarımızda türkülerimizde, sevinçlerimizde hüzünlerimizde hemen yanı başımızda olan,

Güzelliklerimizin aynası, başımızın tacı olan kadınlarımız biz erkeklere sesleniyorlar;

HEY

ORADA KİMSE VAR MI?

25.08.2019

Muharrem Demirel