Al kara kuru siyahını…
Onu ilk Highway de pahalı malların satıldığı bir mağazada gördüğümde,” işte bu” demiştim.
Ilık bir şeylerin kalbime doğru akıp gittiğini hissetmiştim.
Hissetmiştim ama
O bir okyanustu,bense garip bir dere..
O nere, ben nere…
Bunu bilmeme rağmen,beni ona doğru çeken bir şeyler oldu sanki.
Çünkü duruşu çok asildi,oldukça da güzeldi.
“Sen garip hocasın,sana yar olmaz vazgeç”dedim kendi kendime.
Dedim de…Söz geçiremedim gönlüme…
Tam iki ay dolaştım o zengin güzelin peşinde.
O da sanki, güzeli gören gözün güzelliğini görmüş olmalıki; mi sandın?
Kayıtsız kalamadı sevgime, beraberliğe adım atıverdik birden bire.
Aman Allah'ım ne kadar mesuttum artık.
Türk filmlerindeki zengin kız fakir oğlan aşkı gerçekleşmişti.İkimiz bir fidandık ve Bolu caddelerinde,”ne derler” demelerine takılmadan beraberce mutlu ve mesut dolaşmalıydık.
Bizi bize yakıştıramayanlara inat; dolaştıkta…
Biz Akpınarlıyız,
“Güttüğümüz üç davar ıslığımız dağları aşar.” derler ya, öyledir havamız.
Artık onunla çarşı pazar yanyanayız.
“İzzet Baysal Caddesi şen misin yukarı çarşı sen misin?”demedik gezdik,
Ben nereye, o oraya;o nereye ben oraya günümüzü gün ettik.
Tarih; 07.09.2013
Nazar mı değdi ne?
Pembe hayallerle ayakların yere basmadığı bahar ve uçarı yaz aylarından sonra
ayakların tekrar gerçeklerle temas etmeye başladığı bir eylül ayıydı.…
Ağaçlardan gazeller sarı sarı dökülürken, sanki hazan ve hüzün'ü yaşatıyordu.
Kalıcı konutlara ikindi namazı ve Cenaze namazına gidişimiz mutlu beraberliğimizin sonu oldu.
Namaz çıkışında bıraktığım yerde o yoktu…
Ya yanlışlık olmuştu,yada alıp götürmüşlerdi;çökertmiş