Hayat, üç günden ibarettir. Dün, bugün ve yarın.
Dün geçti gitti. Onu geri getirebilir miyiz? Yarını görüp göremeyeceğimiz de belli değil.
Yarına çıkacağından kim emin olabilir ki? O halde elimizde kalan yalnızca bugündür.
Bugünü hakkıyla değerlendirebilirsek, fani olan bu âlemde; hayal peşinde koşmak yerine, ahirette hasadını yapacağımız dünya tarlasına bir şeyler ekmiş oluruz.
**
Ömür su gibi akıp gidiyor. Geçen günlerin geri gelmesi mümkün değildir.
İnsan için üç türlü hayat vardır. Dünya, kabir ve ahiret hayatı. İnsana hayat, canlılık veren ruhtur. Ruh bedenden ayrılınca, insan ölür. Ruh ise yok olmaz ve ölmez.

Bu dünya ahiretin tarlasıdır, herkes ne ekerse onu biçer.
Birine iyilik eden de, kötülük eden de, gerçekte kendine eder.
***
İnsanın haddini bilmesi için, kendisinin âciz ve hayatın hayâl olduğunu bilmesi yeterlidir.
İnsan, kendiliğinden dünyaya gelemediği gibi, kendiliğinden de gidemez.
Allahü teâlâ, güç, kuvvet vermese, yürüyemez, oturup kalkamaz, işitemez, konuşamaz, yiyip içemez, yani hiçbir iş yapamaz.
Hâl böyleyken, bir kimsenin Allahü Teâlâ’nın verdiği emanetleri, gücünü kuvvetini, kabiliyetini, kendine ait zannetmesi ne büyük gaflettir.
*
İnsanın, gerek iç organları bakımından, gerekse dışarıdaki şartlar bakımından elinde hiçbir kuvveti yoktur. Kalbine, midesine, ciğerlerine muhtaçtır, ama hiçbirini kendisi çalıştıramaz.
Yine bunun gibi, güneşe, havaya, suya, toprağa muhtaçtır, ama toprağın minerallerini yapan, bulutları oluşturan, onlardan yağmur yağdıran, tabiatı her an canlı tutan, hep Allahü teala’dır.
O bakımdan insan, ancak kendini tanıdığı yani âciz olduğunu anladığı zaman Allah'ı tanıyabilir, ancak yüce Allah'ın verdiği kudretle bir iş yapabileceğini anladığı zaman kurtulur.
**
Bu sene, 01 Ramazan 1442 Salı (13 Nisan 2021 ) günü ramazanı şerife kavuştuk.
Yarınlarınsa neler getireceğini bilemiyoruz.
Zamanı gelince de, bu günkü nimetler, ölüm gerçeğiyle istemesek te elimizden alınacak.
Tıpkı rahmeti rahmana kavuşan annem gibi, annelerimiz-babalarımız, dedelerimiz gibi.
Geçen sene oruç tutabilenlerden bazılarımız, bu sene bu imkânı istemeseler de, elde olmadan kaçırdılar.
Ya bizler, şimdilik,
Şanslıyız. Ramazana kavuştuk.
Huzura kabul ediliyoruz.
En sevgilinin “oruç tutunuz”, emrini severek, sevinerek, şükrederek yerine getireceğiz.
Seviliyoruz, biliyoruz ki,
Çünkü davete icabet ediyoruz.
Bunun yanı sıra,
Çok ciddi fiziken sıkıntılı hastalarımız var,
Onlarda oruç tutamıyorlar, üzülüyorlar tabiki oruç tutamadıklarına,
O üzüntüleri, mazeretlerini hafifletse de,
Kefaret oluyor, bu müjdeli aya kavuşmalarına.

Rabbimize hamdolsun, bir ramazanı şerif ayına daha kavuştuk.
Bu ayı fırsat bilmeli, Allahüteala’nın razı olduğu işleri yapmalıdır.
Hakiki ehli sünnet alimlerinin kitaplarını okuyarak, nakil gelen hakiki bilgilerle, amellerimizi Allah için ihlasla yapmalıyız..
İlim, amel ve ihlas çerçevesi içinde, hayat mücadelemizde yol almalıyız.
“Bir daha erer miyiz ramazana?” diye sorgulamalıyız kendi kendimize. Genç yaşlı demiyor ecel bize.
Eremeyen ebediyete intikal edenleri de unutmadan, hikmet gözlerimizle bakmalıyız içinde bulunduğumuz duruma.
“Nimete kavuşanlara afiyet olsun” diyerek, Ramazan ayınızı tebrik ederiz efendim
***
Oruç tutmanın insanın sıhhati üzerinde sayılmayacak kadar çok faydası vardır.
Hastalıkların çoğu, çok yemekten ileri gelmektedir.
Peygamber efendimiz "aleyhisselâm" buyurdular ki: "Oruç tutun, sıhhat bulun!"
Allahü teâlâ kullarına zararlı şeyleri emretmez, faydalı şeyleri emreder. Her emirde bizim bilmediğimiz nice hikmetler vardır. Fakat mümin emirleri yaparken, faydalı sebebi için değil, Allahü teâlâ’nın emri olduğu için yapar.
***
Çocukluğumuzda oruç tutamayanların aleni olarak açıktan yemek içmelerini gizlerlerdi. Annelerimiz babalarımız bizlere sıkı sıkıya tembih ederlerdi:
“-Açıktan yeme, bu aya, oruç tutanlara saygılı ol” diye. Ne büyük insani değermiş bu edep.
Hatta tarihi olaylarda, Osmanlı toplumunda yaşayan gayr-ı Müslimler için de böyleydi. Oruç ayı gelince bir Yahudi, bir ermeni veya bir rum, bu ay Müslümanın oruç ayıdır ona saygısızlık yapmayalım diye açıktan yemez ve içmezlerdi.
Hatta sabah ve öğlenleri müslümanın nefsi çekmesin, bu aya saygı diye ocakların yakmaz, dışarıya nefis kokular verecek yiyeceklerden, kaçınırlardı.
Oruç tutamayanlardan, bu nezaketi bekliyoruz.
İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendini bilmez isen, bu nice okumaktır! Sözü gereği, bu aya saygı bekliyoruz.

Kulun korku ve heybeti, ilmi kadardır. İlmi aklı kadardır. Aklı edebi kadardır. Zühdü ahirete rağbeti kadardır. Zühdün esası da her şeyde Allahü teâlâ’dan razı olmaktır.
***
Ne mutlu, Allahü teala’ya hamd olsun ki, Ehl-i sünnet itikadı üzere bu ayı Ramazan-ı şerif ayını idrak etmemizi bize nasip eyledi.
Ramazan-ı şerif ayını Allahü teâlâ bu ümmeti af etmek için yaratmıştır.
Öyle bir af ayıdır bu ay.

Bu ay Allahü teâlâ’nın bizlere hususi ihsanıdır. Ramazan ayı, nimetlerin en büyüklerindendir.
Affın, mağfiretin pek çok olduğu bir aydır. Bir günü, bine bedeldir, hele içinde bir de, bin aya bedel olan Kadir gecesi vardır. Bir ayın tamamı, yani Ramazan'ın her günü bayramdır; çünkü her gün binlerce, yüz binlerce Müslüman affa uğruyor, Cennete gidiyor.
Bizler de bu açıdan çok duygulanıyoruz. Kaybettiklerimiz, rahmetlilerimiz için de bu ayı bekliyoruz.
Hani annen, annenin annesi, onunda anne babası, babalarımız dedelerimiz nerede?
Birkaç yıl sonra ben nerede, sen nerede, O nerede, bizler neredeyiz, sizler neredesiniz ve onlar nerede?
***
Müceddid-i elf-i sani İmâm-ı Rabbânî Ahmed-i Fârûkî Serhendî “kuddise sirruh”(1563-1624) efendimizin gönüllere derman olan Mektubat’ındaki mektuplarındaki,

farisi beyit tercümelerinden bir kaçını alarak bereketlendirelim yazımızı:

Nimete kavuşanlara âfiyet olsun;
Zevallı âşık birkaç damla ile doysun.
***
Bir kimse kör ise, güneşin suçu ne?
***
Canım yavrum! Sana sözüm, yalnız şudur:

körpeciksin, yolun da çok korkuludur.

***

Allahüteala bu necip milleti bu mübarek günler hürmetine, sevdiği ve seçtiği kulları hürmetine iç ve dış tehlikelerden korusun. Amin.
Ramazan ayımız mübarek olsun efendim.




Kaynaklar: (İslam Alimleri Ansiklopedisi- Mücdeci mektuplar- İslam Ahlakı ) Kitapları