Laf ile peynir gemisi yürümez
İnsanoğlu her fırsatta bir şeyleri tenkit etme çabası içerisindedir. Haklı ya da haksız olsun. Etmeden duramıyor asla. Öyle ki; tenkit adeta ruhunu okşayan bir el, nefsine inanılmaz mutluluk veren bir kaynak gibi. Ne yazık ki zayıf kişilikler tarafından alışkanlık haline bile gelebiliyor. Yanlış anlaşılmayalım. Burada tenkit etmenin kötülüğünden dem vurmuyorum. Aksine bir pusula misali, doğruyu buldurma aracı olan tenkitin kötüye kullanılmasından, gerçekleri yansıtmamasından yakınıyorum.
Geçenlerde okuduğum bir kitaptaki cümleler dikkatimi çekti doğrusu. Şöyle diyordu yazar; Her değersiz adam durmadan tenkit eder. Durmadan şikâyet eder. Durmadan suçlar.” Bugün bakıyoruz huzurlu olmaktan huzursuz olanlar, tenkit etmeye şartlanmışçasına, tarafımızla beraber halkımıza yakışmayan fakat bir o kadar da kendilerine çok iyi yakışan, haksız suçlamalarıyla, kötü ithamlarıyla halkın gözündeki değerlerini göstermiş oluyorlar.
Bizler konuşmuş olmak için konuşmuyoruz. Bizler öyle laf üreten, şikayet eden değil, hizmet üreten, işi yapan tarafız. Sözü de ancak millet söyler ki; 30 Mart da söyledi de. Zaman zaman tarafımıza yöneltilen kirli ağızlar olsa da, bizler Asım Duruşumuzu bozacak değiliz. Biz biliyoruz ki;
Nadan ile sohbet etmek güçtür bilene,
Çünkü nadan ne gelirse söyler diline.
(Yusuf Has Hacip)
Milletimize hoş gözükmek için çeşitli renklere bürünenler, kalıptan kalıba girenler var. Boşuna uğraşmasınlar, nasıl bir adam olduklarını asla saklayamazlar. Çünkü bu millet eğri cetvelden doğru çizgi çıkmayacağını gayet iyi biliyor.
Hakk'ı haykırmayan kirli dille ve milletten uzak samimiyetsiz gönülle siyaset yapılmaz.
*Nadan: Cahil.