Ülke TV'de hafta içi her gün hazırlayıp sunduğu canlı yayınlar ile adından sıkça bahsettiren yazar ve sunucu Uğur Canbolat, Yusuf Özcan Hoca'yı anlattı.
Ulusal kanallar içerisinde kendine has çizgisi ile dikkat çeken Ülke TV'de; modern insanın sorunlarına dair yeni arayışlar bulan yeni çözümler üreten ve ekranların İyi Bak Kendine” isimli koruyucu ruh sağlığı programını hazırlayıp sunan Uğur Canbolat, Gerede'nin kanaat önderlerinden Yusuf Özcan Hoca efendiyi bakın nasıl anlatmış;
Gerede'de Yanan İlim Çerağı: Yusuf Özcan Yusuf ismi içimde kıpırtılara neden olur her zaman. Yusuf kıssasına ise bayılırım her nedense. Ucu bucağı bulunmaz, zevkine nihayet gelmez bir film gibi düşünürüm Yusuf kıssasını… Hele Dr. Haluk Nurbaki Hocamın Yusuf Suresi'nin yorumuna muttali olduktan ve bazı mânâ büyüklerinin müşkülü için gelen müridanına Sure-i Yusuf'a müracaat et” şeklindeki yaklaşımlarını öğrendikten sonra daha da arttı bu duygularım.
Gerede ulemasından Yusuf Özcan Hoca da bir gayret adamı…
Kendi halinde bir insan görüntüsü vermesine rağmen içinde sessiz motorların durmadan çalıştığı bir fabrika gibidir. Seri üretim yapmaz. İşin künhüne iner. Tüm AR-GE çalışmaları eksiksiz yapılır. Alanında müracaat edilebilecek ne kadar kaynak varsa bunlar mutlaka elde edilecek, mucibince tetkik edilecek, gerekli notlar alınacak, kıyaslamalarda bulunulacaktır öncelikle. Ardından münasebetler kurulacak, sebep sonuç ilişkilerine kafa yorulacaktır. İlgili tarihlere gidilecek ve o dönemde durum nedir muhakkak incelenecektir.
Bu kadar mı? Elbette değil… Bu ilk teşebbüs halidir. Araştırmalar sürer, alınan notlar ve ilgili yerler ciddi mütalaaya tabi tutulur, zihin onunla yoğrulur.
Ardından müsvedde çalışması yapılır. Sonra yine bunlar üzerine çalışılır, ilaveler yapılır. Bir üslup inşasına girişilir sonra. Bu sırada elde bulunan materyale bakılırsa en üstün âlimin bile sökemeyeceği bir nevi ‘Karınca duasını' çağrıştırır bir şekille karşılaşılır.
Sonra temize çekme ve son halini verme safhasına geçilir.
Burada elde edilen malzeme ile az evvel tasvir etmeye çalıştığımız şekil ile zerre kadar alaka kuramayacağınız bir metin vardır elinizde.
Yan çizgileri çizilmiş, paragraf giriş ve çıkış bölümleri belirlenmiş adeta resmi yazışma usullerine göre düzenlenen bir kağıt üzerinde harfler birer inci taneciği gibi göz kamaştırmaktadır.
Yine de Yusuf Hocanın içi rahat değildir.
Tashihler bizzat yapılır ve baskı formaları mutlaka kontrol edilmelidir.
Elbette baskı sonrası ciltlenen nüsha üzerinden tekrar okuma yapılacak ve varsa (ki mutlaka bulunacaktır) gözden kaçan yanlışlar düzeltilecektir.
Yusuf Özcan Hoca gergef ustasıdır.
Bir kuyumcu ustasından daha fazla titizlik gösterir işine… Kendi dünyasını kendisi oluşturur. Kendi gündemini kendisi belirleyen nadir insanlardan biridir.
Sevdiği işi yapar, severek yapar. Sizce çok cazip şeyler sunsanız da değişen olmaz.
Ona göre mutluluk önce okumak, sonra öğrenmek, sonra yazmaktır.
Hayat bu üçleme üzerinde döner durur…
Bir de parkta dostlar meclisi var tabii… Oda çalışmaların söze dökülmesi safhasıdır. Burada konular muhabbet libasına bürünür ihvan gönlünde yankılanır ve bir haleye dönüşür. Bu mecliste söylenen sözler bir akar su gibi gürül gürül kesilmeden çağlar durur gönüllerde…
Yusuf Hoca belli ki, hem kalem ehli, hem de kelam… Çifte kuşanmışlık yani…
Her âlimin çevresinde halelenmiş bir öğrenici halkası olur, olmalı… Burada iki tarafta birbirini besler. Bu dar halka sohbetler muhteşem izler bırakır kişide. Söz dilden gönle aktıkça şekil alır v