Antik Çağdan Günümüze Kadın'ın Öyküsü ve Lilith'den Malala'ya Kadının Adı Var kitaplarının yazarı ve eğitimci Özlem Akşit Kuşcan, Özel Çağsu Hastanesinde Tarih İçinde Kadının Öyküsü ve Yeni Dünya Düzeninde Türk Kadının Öyküsü” konulu bir konferans verdi.

Antik Çağdan Günümüze Kadın'ın Öyküsü ve Lilith'den Malala'ya Kadının Adı Var kitaplarının yazarı Özlem Akşit Kuşcan Bolulu kadınlara kitabı hakkında yaklaşık 1 buçuk saat boyunca sunum yaptı.

Yazar Özlem Akşit Kuşcan yaptığı konuşmada İnsanlığın ilk anası olan Havva dan bu yana kadın gelişim süreci içinde temel unsur olarak yerini ve önemini değişik çehrelere bürünerek ama bir şekilde hep korumuştur” dedi ve devam etti;

“KADIN BİR ÇOK SIFAT İÇİNDE ALGILANMIŞTIR”

“ İnsanlık toplumsal geçiş süreçleri yaşarken erkek değişmez konumunda kalmış fakat kadın medeniyet tarihinin ilerleyiş süreci içinde olaylara bağlı olarak, kimi zaman da olayların başlangıç noktasında esas roller üstlenerek, değişik imgelere bürünerek ya da büründürülerek pek çok kimlik içinde kendi toplumunun geçirdiği değişim ve gelişimlere ayna tutan bir varlık olmuştur. İnsanlık tarihi boyunca kadın kutsanmış, suçlanmış, hor görülmüş ,bazen bolluğun bereketin simgesi bazen de kötülüğün ve günaha itilişin sembolü olarak birçok sıfat içinde algılanmıştır.”

“VARLIĞI VE AKLI YOK SAYILMIŞTIR”

Varlığı ve aklı yok sayılmış olsa da kadın dişil gücüyle perde arkasında kutsallığını ve insanoğlunun devamlılığını sürdürdüğünü ifade eden yazar, Tek tanrılı dinlere geçiş sürecinde kadın ya Havva mitosuna dayanan Rahmetten kovuluşun, yeryüzü yaşamına sürüklenişin ve bu sebeple açlığın, vebanın, savaşların, kıtlıkların, kuraklıkların, hastalıklarla boğuşmanın ve gözyaşının yaşandığı en büyük kentin yani yeryüzünün sebeb-i mimarisi olan bir lanetli bir taşıyıcı olarak kabul edilmiş ya aklı olmadığı için bilim de yapamayacağına inanılarak içinde şeytan taşıdığı zannına varılarak itilmiş aforoz edilmiş ,okuma eğitim alma haklarından mahrum edilmiş, sıfatsızlıklar içinde yerini arayan ve gizli kurnaz zekasını harekete geçirerek bir şekilde yine de yerini bulan bir varlık olmuştur. Varlığı ve aklı yok sayılmış olsa da kadın dişil gücüyle perde arkasında kutsallığını ve insanoğlunun devamlılığını sürdürmüştür” şeklinde konuştu.

NE OLMUŞTUR DA KADINA YER OLARAK MAHKUM KOLTUĞU VERİLMİŞTİR?

Kadın kimliğinin tarihsel süreci hakkında açıklamalarına devam eden yazar son olarak şunları söyledi;

“Binlerce yıllık kültürler ve medeniyetler içerisinde kadın öylesine göz önündedir ki, dini olgular ve sosyal dinamikler hep kadının etrafında var olmaktadır ve her değişimde kadın temel bir abide taşıdır. Fakat temelde olumlu ve önemli olan rollerine ve ilk bilinen zamanlardaki Ana Tanrıça bolluk bereket ve can alana karşı canı veren doğurgan dişil güç gibi çok önemli bir kimliğe rağmen ne olmuştur da kadına yer olarak mahkum koltuğu verilmiştir? Bu sorunun cevabını tarımın keşfi sürecinde aramak bugüne dek olan tüm tanımlara bir başka sorgulamayı da katacaktır.

Peki erkeğinin gözünde ve toplumunda tanrıçalığını kaybeden kadın yoluna nasıl bir yolculukla devam etmiş ve hangi öykülerle , hangi yüzlerle yeryüzü sahnesine çıkmıştır? Okuyacağınız bu kitapta bunun panoramik bir görüntüsünü bulacaksınız. Antikçağdan Günümüze Kadın adlı eserde bu bağlamda dış görünüş olarak yazarın kadına temel bakışı; Kadın ve erkeğin tıpkı bir günün gece ve gündüz olarak iki yarısı gibi görünüşte birbirine zıt belli farklılıkları barındıran fakat özde birbirini tamamen bütünleyen iki yarı gibi oluşu üzerine kuruludur. Kitabın temel mesajı Atatürk' ün kadın hakkındaki şu sözleriyle tamamen örtüşmektedir:

İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan oluşur. Kabil midir ki bir kütlenin bir parçasını ilerletelim,ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki bir cismin yarısı toprağa bağlı kaldıkça diğer yarısı göklere yükselebilsin?

“İNSANLIĞIN ÖYKÜSÜNÜ ANLATAN BİR KİTAP”

Kitap Neolitik Çağdan itibaren kadının yeryüzü toplumları içinde ve din gibi eğitim veya cinsellik gibi değişik bir çok konuda kadının algılanışını ve her dönemde ortaya çıkan belirgin kadın imgelerini örnekler vererek ele almakta, okuyucuyu kadının tarih sahnesindeki binlerce yüzüyle dolu bir yolculuğa çıkarmakta ve Türk toplumunda kadının başlangıç noktasından bugüne gelişini diğer toplumların süreçleriyle mukayeseli bir biçimde vermektedir. Edebi ve akıcı bir üslupla öykü tadında yazılmış aynı zamanda insanlığın öyküsünü de anlatan bu kitap okurlarına çok değişik bakış açıları da kazandıracaktır.” Özel Çağsu Hastanesinde yapılan konferans sonrası yazar kitaplarını imzaladı.