Kamu Sen İl Temsilcisi Hüsnü Yaman yaptığı basın açıklamasında Üniversitemizde olması gereken demokratik, katılımcı, şeffaf üniversite yönetimini mumla arar hale geldik. Birkaç yıldır devam eden beceriksiz ve yandaş yönetim anlayışı, çalışanların olması gerektiği gibi ehil ve liyakatlerine bakılmaksızın yapılan atamalar ve görevlendirmeler artık dayanılmaz bir hale gelmiştir” dedi.

Kamu Sen İl Temsilcisi Hüsnü Yaman yazılı olarak yaptığı basın açıklamasında AİBÜ'de demokratik yönetimi mumla ara hale geldiklerini söyleyerek Artık bıçak kemiğe dayandı” dedi. Yaman açıklamasında şu ifadeleri kullandı;

“EMEKLERİNİN ÇALINMASINDAN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR”

Halen 27 şube müdürü adayı, 129 şef adayı gecesini gündüzüne katarak görevde yükselme sınavına hazırlanırken adeta yangından mal kaçırır gibi bu sınavın sonucu beklenmeksizin ve liyakat, kariyer gibi özellikler hiçe sayılarak, bu sınava girmeyi göze alamayan, yeterliliği olmayan kişilerin fakülte, meslek yüksekokulu sekreterliklerine atanmaları halen bu görev için alın teri döken insanların emeklerinin çalınmasından başka bir şey değildir.

ATAMALARDA HANGİ KRİTERLERİ BAZ ALDINIZ?

AİBÜ yönetimine temsil ettiğimiz insanlar adına ve görev beklerken hayal kırıklığı yaşayanlar adına sormak istiyoruz. Yabancı Diller Yüksekokulu, Turizm İşletmeciliği Yüksekokulu, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu bu okullara yaptığınız atamalarda hangi kriterleri baz aldınız? Bu atanan insanlardan hem yıl hem de liyakat olarak daha ehil olanlar yok muydu? Bir SEN'dikanın yönetiminde görev almalarının etkisi olmuş mudur? Atama ve görevlendirmeler yapılırken bu sendika yönetiminin görev dağıtımında etkisi nedir? Mizahi bir konu olarak, Nasrettin Hocanın fıkrasında söylediği gibi ‘turşuyu kim satıyor' üniversite yönetimi mi sendika mı? Ayrıca yeni ataması yapılan İletişim Fakültesi Sekreterliği ataması ise ayrı garabettir. Okul 2012 yılında hizmete girmesine rağmen Ağustos 2015 yılına kadar neden atama yapılmamış ve görevlendirmeyle bu görev sürdürülmüştür. Daha da vahim olanı bu görevi halen bir sendikanın başkanlığını yürüten bir zat için bu zaman kadar bekletildiği yönünde iddialar mevcuttur.

“KENDİNE YAKIŞTIRAMADIĞIMIZI BİLDİRMEK İSTİYORUZ”

Sendikacılık; üyelerinin hak ve menfaatlerini korumak ve kollamak için yapılır. Bu zat adeta temsil ettiği insanların sırtlarına basarak, onları yok sayarak, emeklerini çalarak kendine paye edinme peşine düşmüştür. Mensubu olduğu sendikayı kendi çıkarları için kullanması da ayrıca dikkate şayan bir olaydır. Bal tutan parmağını yalar sözünün doğrulatırcasına yaptığı icraatlar yapacaklarının garantisi gibidir. Yıllardır üyelerimize yönelik adeta mobbing boyutuna ulaşan baskılar ve cezalandırmalar YÖK'ten üniversite yönetimine hukuk dersi verir gibi geri dönmektedir. Bu da AİBÜ'ni hem YÖK hem de ülkemiz nezdinde küçük düşürmektedir. AİBÜ rektörlüğü yapan Sayın Hayri Coşkun'a sormak istiyorum: sizin üyelerimizi makamınıza çağırarak hakaret ve tehdit boyutuna ulaşan cümlelerinizi kabul etmiyor ve kendinize iade ediyoruz. Ayrıca bir rektörün görevini bu kadar ayaklar altına almasını ve küçültmesini de kendine yakıştıramadığımızı bildirmek istiyoruz.

“İPLİKLERİNİ PAZARA ÇIKARMA ZAMANI”

Son olarak üniversite çalışanlarına çağrımız sizleri kullanarak, sırtınıza basılarak emeğiniz ve ümitleriniz sömürülerek sendikacılık yaptığını zannedenlere müsamaha göstermeyeceğinize inanıyoruz. Yıllardır sizleri beklenti içine sokarak sadece kendi menfaatleri için adım atanların ipliklerini pazara çıkarma zamanının geldiğine inanıyoruz. Yasal haklarımız saklı kalmak kaydıyla hem bizlerin hem üniversite çalışanlarının ve hem de Bolu kamuoyunun bu iddialara samimi, ciddi cevaplar beklediğinin bilinmesini arzu ediyoruz” Haber Merkezi