Türk Eğitimsen Bolu Şubesi, geçtiğimiz hafta gerçekleştirilen müdür atamalarının peşini bırakmıyor. Müdür atamalarının belirlenmesinin ardından önce İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde kınalı eylem yapan, ardından görevliler hakkında suç duyurusunda bulunan sendika üyeleri son olarak il Milli Eğitim Müdürlüğü'ne siyah çelenk bıraktılar. Burada konuşan Şube Başkanı Hüsnü Yaman, bu işin sonuna kadar takipçisi olacaklarını belirtti.

Türk Eğitim Sen Bolu Şubesi, İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde eylem yaparak yanlarında getirdikleri siyah çelengi müdürlük girişine bıraktılar. Burada sendika adına açıklamalarda bulunan Türk Eğitim Sen Bolu Şube Başkanı Hüsnü Yaman, yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı;

YÖNETİCİ SOYKIRIMI OLARAK MEB TARİHİNE GEÇECEKTİR

Bu şekilde iktidarın MEB'de kendi paralel yapısını oluşturduğu görülmektedir. Şunu söyleyebiliriz ki; okulların büyük bir kısmı ise iş bilmez, torpilli, yandaş okul müdürlerine emanet edilecektir.

Milli Eğitim Bakanlığı'nda 4 yılını tamamlayan 7 binin üzerinde okul müdürünün neye göre puan verildiği belli olmayan bir değerlendirmeyle görev süreleri uzatılmamıştır. MEB'de müdür kıyımı yaşanmıştır. Hem de öyle bir kıyım ki; siyasi görüşü ve ideolojisi iktidara ters düşen, sendikal tercihini yandaş, candaş, sırdaş sendikadan yana kullanmayan, yalakalığıyla değil, bilgisi, becerisi, başarısı, tecrübesiyle o koltukları hak eden okul müdürleri birer birer tasfiye edilmiştir. Bu durum yönetici soykırımı olarak MEB tarihine geçecektir.

TEK KRİTER YANDAŞLIK OLMUŞTUR.

Puanlamalarda okul müdürlerinin ne mesai arkadaşları ile ilişkileri, ne okula yaptığı katkılar, ne aldığı ödüller ve üstün başarı belgeleri, ne akademik kariyeri, ne de uluslararası düzeyde yayınlanan makaleleri bunların hiçbirisi dikkate alınmamıştır. Tek kriter yandaşlık olmuştur.

YANDAŞ DEĞİLSE GÖREVLERİNE SON VERİLDİ

İşte böyle bir ortamda okul müdürleri güya değerlendirmeye tabi tutuldu. Öğretmenler, okul aile birliği başkan ve başkan yardımcısı, öğrencilerden tam puan alan okul müdürleri, sıra MEB yetkililerinin değerlendirmesine gelince adeta döküldü. Tabi bunun tersi de yaşandı. Başarısız bulunan ve mesai arkadaşları tarafından çok düşük puan verilen okul müdürleri, MEB yetkililerinin değerlendirmesinden tam puan aldı. Durum böyle olunca okul müdürlerinin yandaş ise görev süresi uzatıldı, yandaş değilse görevlerine son verildi.

DARBE DÖNEMLERİNİ HATIRLATMAKTADIR

Zaten akıl çerçevesinde düşünen herkes, görevinde vekâleten bulunan ilçe milli eğitim müdürlerinin, sadece 2-3 aydır görevde olan geçici il-ilçe milli eğitim şube müdürlerinin okul müdürleri hakkında kanaat sahibi olamayacağını, okul müdürlerini bir kere bile görmediklerini, okul müdürlerinin bilgisini, tecrübesini, başarısını ölçebilecek nitelikte olmadıklarını bilir. Hatta bu kişilerin büyük çoğunluğu okul müdürlerinin adını, hangi okulda görev yaptığını dahi bilmez. Bu yapılanlar darbe dönemlerini hatırlatmaktadır. Ancak darbe dönemlerinde, 28 Şubat'ta dahi böylesine bir kıyım yaşanmamıştı.

AHLAKSIZLIĞI ŞİAR EDİNDİĞİNİ BİR KEZ DAHA GÖSTERMİŞTİR

Malum sendika da bu süreci o kadar ahlaksızca kullandı ki, tehdit savurmaktan da geri kalmadı. Bana üye ol seni müdür yapacağım”, Bana üye olmazsan görev sürenin uzatılmasına engel olurum” şeklinde gayri ahlaki yollara başvuran bu yapı, adeta hile ile, şantaj ile üye kaydetti. Siyasi iktidarın desteğiyle büyüyen, iktidara göbekten bağlı olan, toplu sözleşme masasında memuru satan, iktidara yalakalık söz konusu olduğunda kurt postuna bürünen, çalışanların haklarını savunmada ise kuzu haline gelen, dini değerleri diline pelesenk yapan ancak din ile iman ile uzaktan yakından olmayan uygulamalara imza atan bu yapı, ahlaksızlığı şiar edindiğini bir kez daha göstermiştir.

MÜDÜR TARAFINDAN BELİRLENECEK OLMASI DA BÜYÜK BİR HANDİKAPTIR

MEB Yasasıyla ilgili sıkıntılar sadece görev süresi uzatılan müdürler konusunda değildir. MEB Yasasının ardından çıkarılan Yönetici Atama Yönetmeliğiyle müdür başyardımcısı ile müdür yardımcılarının müdür tarafından belirlenecek olması da büyük bir handikaptır. Bu kez okul müdürleri ayrımcılık yapacak, istediği kişileri yakın çalışma arkadaşı olarak seçecektir. Okul müdürleri tercihlerini yaparken, başarıya, bilgiyle, tecrübeye değil, başka unsurları göz önüne alabilecektir. Mesela okul müdürü ile aynı sendikaya üye olanlar ya da okul müdürü ile iyi ilişki kuranlar, okul müdürü ile aynı dünya görüşünü paylaşanlar tercih nedeni olacaktır.

SÖZLÜ SINAV TORPİL DEMEKTİR

Öte yandan göreve ilk kez atanacak müdürlerde de torpilin biri bin para olacaktır. Çünkü Yönetici Atama Yönetmeliğine göre göreve ilk kez atanacak müdürler sözlü sınava tabi tutulacaktır. Sözlü sınav torpil demektir, adam kayırma demektir, usulsüzlük demektir. Sözlü sınav komisyonunda yer alan isimler kimlerden oluşacak ve komisyon neye göre puan verecektir? Sözlü sınavda kişiye özel değerlendirme yapılmayacağının garantisini kim verebilir? Sözlü sınavda ölçülebilir kriterler söz konusu olmadığına göre değerlendirmelere şüpheyle yaklaşılmayacak mıdır? Sözlü sınav komisyonunda sendika temsilcileri bulunmadığı müddetçe şaibeler de eksik olmayacak ve bu sınavın sonuçları her zaman tartışılacaktır.

YARGI ADAMLARINA BÜYÜK GÖREV DÜŞMEKTEDİR

Konu Anayasa Mahkemesine intikal ettiğinde Yüce Mahkeme yasanın okul yöneticileri ile ilgili maddesi hakkında yürütmeyi durdurma talebini reddetmiştir. Ancak aradan geçen sürede görülmüştür ki; MEB'in kriter dediği şey sadece yandaşlara özel muameleymiş. Hal böyle olunca yargı adamlarına büyük görev düşmektedir. Anayasa Mahkemesi önünde 26 Ağustos tarihinde yaptığımız eylemde hâkimleri, savcıları sorumluluk almaya ve göreve davet ederek, Sadece Adalet İstiyoruz”, Geciken Adalet, Adalet Değildir” demiştik.

HİÇBİR ŞEY İÇİN GEÇ DEĞİLDİR

Bugün yine aynı şeyi söylüyoruz: Bizler emek hırsızlarının, hak yiyicilerin, benim adamım” diyerek, kadrolaşmaya yol açanların, bilgi ve alın teri düşmanlarının, Hz. Ömer'in adaletini elinin tersiyle Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır düsturuyla hareket ediyoruz. Bir okul müdürümüzün bile canı yansa buna göz yummamızı kimse beklemesin. Kaldı ki MEB'de bu son yapılan değerlendirmeler adeta kıyım niteliğindedir. Hiçbir şey için geç değildir. Anayasa Mahkemesi davanın esastan görüşülmesini ivedilikle sonuçlandırmalı ve bu talana son vermelidir.

Mahkeme'nin alacağı karar bundan sonraki yönetici görevlendirmelerini doğrudan ilgilendirecektir. Bu kadar yandaşlık, ayırımcılık, kadrolaşma kokan uygulamalara fırsat vermemek için Anayasa Mahkemesi Türkiye'nin hukuk devleti olduğunu herkese gösterecek bir karar vermelidir. Bizlerin sığınacağı liman yargıdır. Yargı adamları sorumluluklarını yerine getirmelidir ki, ülkemiz yalanın, hüllenin, gayri ciddiliğin, ben istediğimi yaparım” edasıyla dolaşan külhanbeylerinin cenneti haline gelmesin.

İLAHİ ADALETTEN KAÇAMAYACAKLARDIR

Türk Eğitim-Sen olarak hukuku çiğneyen Yusuf Tekin hakkında suç duyurusunda bulunduk. Mülakatla iktidara yakın kişilerin şube müdürü yapılmasına, emek, alın teri, liyakat, kul hakkının hiçe sayılmasına hiçbir şekilde tahammülümüz yoktur. Kendisini yüce mahkemelerin üzerinde görenler yargı kararlarını yok saysalar da, A, B, C planları olduğunu deklare etseler de ilahi adaletten kaçamayacaklardır. 28 Şubat'ta ya da ihtilal dönemlerinde bile demokrasi bu kadar iğdiş edilmemiş, yargı kararları bu kadar by-pass edilmemişti. Hukuksuzlukla mücadeleyi merkezine alan sendikamız, yanlışlara asla göz yummayacaktır.

SENDİKALARLA ORTAKLAŞA İŞ BIRAKMA

Türk Eğitim-Sen olarak talebimiz; bu mağduriyetlerin giderilmesi için soruna biran önce ve ivedilikle çözüm bulunmasıdır. Şunları da belirtmek istiyoruz ki; sendikamız tıpkı geçmişte olduğu gibi bugün de kadrolaşmanın, yanlış uygulamaların, haksızlıkların peşini bırakmayacaktır. Bugün Milli Eğitim Bakanlığı ve İl Milli Eğitim Müdürlüklerine önüne siyah çelenk bırakıyoruz. Okullar açıldığında ise Ankara merkezli geniş katılımlı bir eylem yaparak, gerekirse diğer sendikalarla ortaklaşa iş bırakma eylemi yaparak adaletsizlikleri, adam kayırmaları en yüksek perdeden dile getireceğiz. Hiç kimse adalet sağlayacağız diyerek yola çıkarken, adaletsizliğin başı olmamalı, devlet içinde paralel yapıdan şikâyet ederken, kendi paralel yapısını oluşturmamalı, kendi çıkarları doğrultusunda yasalar, yönetmelikler ihdas etmemelidir”