Türk-Eğitim Sen bir basın açıklaması yaparak 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutladı. Açıklamada, 8 Mart 1857… Amerikalı dokuma işçisi kadınlar, eşit işe eşit ücret ve sekiz saatlik işgünü taleplerinin bedelini canları ile ödedikleri gündür” denildi.
Yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi; Dünya Emekçi Kadınlar günü vesilesiyle Kıymetli kadınlarımızı, sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Günümüzde 8 Mart'lar, kadın sorunlarının çözüm önerilerinin kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın kaldırılması ve kadına yönelik şiddete son verilmesi istemlerinin; bir kez daha dile getirildiği gündür.
Geleneksel Türk toplumunda kadın, daima batı ve doğudaki diğer örneklerine göre oldukça ileri sayılabilecek bir konumda bulunmuştur.
Orhun abidelerindeki ifadelerden eski Türk devletlerinin yönetimine kadar bunun bir çok örneğini görmek mümkündür. Ancak, çağdaş gelişmeler doğrultusunda ülkemizde kadınlar; sosyal, kültürel ve ekonomik hayata iştirak için, tanzimat fermanından itibaren, özellikle de 19. Yüzyıl başından beri yoğun mücadele vermişlerdir.
Büyük Önder Mustafa Kemal'inde ifade ettiği gibi
"Dünyada hiçbir milletin kadını, ben Anadolu kadınından fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu kadını kadar emek verdim diyemez. erkeklerden kurduğumuz ordumuzun hayat kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir. çift süren, tarlayı eken, kağnısı ve kucağındaki yavrusu ile yağmur demeyip, kış demeyip cephenin ihtiyaçlarını taşıyan hep onlar, hep o yüce, o fedakar, o ilahi Anadolu kadını olmuştur. bundan ötürü hepimiz bu büyük ruhlu ve büyük duygulu kadınlarımızı, şükranla ve minnetle sonsuza kadar aziz ve kutsal bilelim."
Bu mücadele, Cumhuriyetimizin ilanından sonra oldukça ileri bir düzeye ulaşmıştır..
Türk kadınları, 1930 yılında belediye meclislerine, 1933 yılında muhtarlığa, 1934 yılında milletvekilliğine seçme ve seçilme hakkı elde etmişlerdir.
Bu düzenlemelerle parlamenterlikten yöneticiliğe ve yargıya kadar hemen her alanda önemli konumlara gelen kadınlarımız, böylece, batıdaki hemcinslerinin asırlar süren mücadeleler ve çekilen büyük acılarla ulaştıkları haklara kısa sürede kavuşmuşlardır. Ancak, bu durum, kadınlarımızın elde ettikleri hakları etkin şekilde kullanmalarını ve geliştirmelerini sağlayamamıştır.
Tüm dünyada yaygın bir sorun olan temsildeki eşitsizlik problemi, iki yüzyılı bulan mücadele sürecine rağmen henüz aşılamamıştır.
Ülkemizde kadın nüfusunun önemli bir bölümünün eğitim sorunu vardır. Bilhassa kırsal kesimde okuma-yazma bilmeyen, örgün öğretim imkanlarından yararlanamadığı için kendini yetiştirememiş kadınlarımızın sayısı oldukça fazladır.
Kadınlar ;toplumsal yaşamın her alanında, herhangi bir müessesenin unsuru olarak değil bir birey” olarak algılanmalı ve görülmelidir. Bu bakış açısı ile üretilecek politikalarla çözüm sağlanmalıdır, Farkındalığı arttırmak için ise eğitim sisteminin rolü azımsanmamalıdır.bu nedenlerle Kız çocuklarının okullaşma oranını arttırılmalı eğitime özendirilmeli, eğitimde kız ve erkek çocuklarının eşit eğitim ve öğrenim haklarından yararlanmaları güvence altına alınmalıdır.bu durum bireyin temel hak ve özgürlüklerini hayat boyu güvence altına alacaktır.
Günümüzde ne yazık ki ; her üç kadından biri şiddetin değişik biçimlerine uğruyor. Gerek ev içinde gerekse kamusal alanda kadına karşı şiddet ortadan kaldırılmamıştır. ülkemizde de kadına yönelik şiddet , taciz , tecavüz ve kadın cinayetleri oranı yükselmiş, Neredeyse her gün bir kadın cinayeti ,taciz ve tecavüz haberleri ile güne başlamaktayız
Kadınlar şiddete uğradığında yada şiddet riski olduğunda şiddet ortamında yaşayamayacağı açıktır . Şiddet bir insanlık suçudur. Kadınların şiddete uğradığında yada şiddet riski olduğunda sığınacakları bir yer