Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği Bolu Şubesi Başkanı Dr. Rengin Kosif, 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü çerçevesinde Topuk Sesleri Dergisi birlikte düzenledikleri bir etkinlikte yaptığı konuşmada, Kadının toplumdaki yeri ve kadına şiddet konularını değerlendirdi.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun, 1977 yılında 8 Mart'ın "Dünya Emekçi Kadınlar Günü" olarak kutlanmasını kabul ettiğini anımsatan Kosif, Kadınlara eşit hakların verilmesinin dünya barışını güçlendireceği ve kadınların kendilerini geliştirmelerine olanak vereceği düşüncesi bu kabulde önemli rol oynamıştır. Dünya Kadınlar Günü 1984 yılından itibaren ülkemizde de kutlanmaktadır” dedi.

Kosif, konuşmasında şu ifadelere yer verdi: Mustafa Kemal'in önderliğinde kurulan, Türkiye Cumhuriyeti'nin kadınlara en büyük armağanının, kadını erkeği eşit bir toplumdur. Cumhuriyetimizin kazandırdığı yasal düzenlemelere sahip çıkmamız ve daha iyiye götürmemiz gerekir. Dünya Emekçi Kadınlar Günü, ülkemizdeki kadın hakları konusunun değerlendirilmesi için önemli bir fırsat sunuyor bizlere.”

Kadına yönelik şiddeti günümüzde en önemli kadın sorunu olarak gördüğünü anlatan Kosif, Yakın zamanda TBMM, kadına şiddetin önlenmesi ve alınacak önlemler konusunda Türkiye genelindeki kadın derneklerinden görüş istedi. Kadın cinayetlerinin önlenmesi için neler yapılabileceği konusunda üyelerimizin görüşlerini alarak TBMM'ne bildirdik. Şiddet, güçlüden güçsüze doğru uygulanan bir baskı, kontrol, güç ve üstünlük sağlama biçimi olarak, aile içinde genellikle erkekler tarafından uygulanmaktadır. Kadın ve çocuk ise şiddet mağduru taraf olmaktadır. Ailede şiddete tanık olan, aile içinde kadın ve erkeğe biçilmiş kalıplarla ve kadını birey olarak görmeyen anlayışla yetişen çocuklar, yaşamı boyunca şiddet uygulamaya eğilimli olmaktadırlar. Bu kısır döngüyü durdurmak için şiddetle mücadelede kararlı bir devlet politikasına ihtiyaç vardır” dedi.

TBMM'NİN ZİHNİYET DEĞİŞTİRMESİ GEREKİYOR

“Kadına yönelik şiddet, sadece kadının sorunu olmayıp toplumsal bir sorun ve bir halk sağlığı sorunudur” diyen Kosif, bu nedenle kadına yönelik aile içi şiddetle mücadelede kararlı bir devlet politikasına ihtiyaç olduğunu kaydederek, Yasaların çıkarılması, uluslararası sözleşmelerin onaylanması önemli adımlardır. Ancak kurumsal ve uygulamaya ilişkin hukuksal alt yapı oluşturulmadan, ilgili yönetmelikler çıkarılmadan yürürlüğe girmesi, şiddetle mücadelede olumlu sonuç alınamamasına yol açmaktadır. Şiddetle mücadelede gösterilecek kararlılık kadar, şiddetin önlenmesi için atılacak doğru adımlar toplumun temeli olan ailenin ve toplumun huzuru için yaşamsal önem taşıyor. Bu bakımdan, şiddetin önlenmesi için aileden başlayarak her kurumda hatta TBMM bünyesinde de zihniyet değişimine ihtiyaç vardır” ifadesini kullandı.

Kosif, yapılan araştırmaların Türkiye'de, kadına yönelik aile içi şiddetin her türünün çok yaygın olarak yaşanmakta olduğunu gösterdiğini de belirerek, Nüfusun yarısı olan kadınların büyük çoğunluğunun fiziksel, ruhsal, cinsel, sosyal veya ekonomik şiddet mağduru olması, özellikle çocukların sağlıklı bir ortamda büyümelerini engellemektedir. Şiddete tanık olan çocuk, bunu normal, olağan bir durum gibi algılamaya başlamaktadır. Şiddet öğrenilen bir davranış biçimidir. Çocukların doğru bilgi ve davranış biçimini aile içinde edinmeleri bu nedenle çoğu kez mümkün olamamakta, şiddet yaşanan evde büyüyen çocuklar ileriki yaşamlarında şiddet uygulayan bireyler haline gelmektedirler” diye belirtti.

Şiddetin sebeplerinin belirlenmesi için çok sayıda araştırma yapıldığını ve bu nedenlerin raporlara ayrıntılı bir şekilde yansıtıldığını da aktaran Kosif, Bu nedenlerin ortadan kaldırılabilmesi için uzun vadede zihniyet değişimini sağlamak, toplumsal cinsiyet eşitliği anlayışını yerleştirmek şiddetin önlenmesinde izlenmesi gerekli en etkili yol olacaktır. Şiddete yol açan nedenlerin temelinde kadın erkek eşitliğini göz ardı eden zihniyetin yattığını düşünüyorum, uzun vadede olumlu sonuç alabilmek için acilen yaşama geçirilmesini talep ediyorum” şeklinde konuştu.

ŞİDDET UYGULAYAN ERKEK REHABİLİTE EDİLMELİ

Şiddetin önlenmesi adına yapılması gerekenleri öneriler şeklinde sıralayan Kosif, şöyle konuştu: Okul öncesi eğitimden başlayarak eğitimin her kademesinde toplumsal cinsiyet eşitliği, insan hakları, çocuk hakları, kadın hakları, demokrasi ve yurttaşlık bilinci konularını içeren bir derse müfredatta yer verilmesi; Bu konuda konulacak bir dersin öğrencilere amaca uygun yansıtılabilmesi için, öncelikle bu dersi verecek öğretmenlerde toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlılığın artırılmasına yönelik hizmet içi eğitim verilmesi; öğretmen yetiştirme okullarında da müfredata bu konuda ders konulması; Mezun olduklarında savcı, hakim veya avukat olarak görev yapacak hukuk öğrencileri için Hukuk Fakültelerinde "Kadının İnsan Hakları-Toplumsal Cinsiyet Eşitliği" dersinin konulması. Şiddete uğrayan kadın özellikle fiziksel şiddet noktasında, silah kullanılarak yara almış ya da öldüresiye darp edilmiş olduğu takdirde kesinlikle fail tutuklanmalı ve hapis cezası verilmelidir. Bu konuda yasal düzenlemeler acilen yapılmalıdır. Eşine, sevgilisine veya kendisine karşılık vermeyen bir kadına karşı her türlü şiddeti uygulayan erkeklerin rehabilite edileceği merkezler açılmalıdır. Bu rehabilitasyon merkezlerinde şiddet faili erkeklerin neden bu şekilde davrandığı tespit edilip çözüm yoluna gidilmelidir. Bu noktada şiddet faili erkeklerin bu merkezlerde rehabilite edilmeleri de yasal zorunluluk haline getirilmelidir.Kadınların, ekonomik şiddet, cinsel şiddet, çalışan kadına psikolojik taciz, çalışma hayatından uzaklaştırılma, toplumsal ve kültürel baskı, eğitim-öğretim imkanlarından yoksun bırakılmak, iş yerinde ayrımcılık ve gelir adaletsizliği gibi diğer sorunları da çözüm beklemektedir.”

Kız çocukları günümüzde hala geleneksel nedenlerle okutulmadığını da söyleyen Kosif, Kız çocuklarının eğitiminin önündeki engeller kaldırılmalıdır. Bu engeller; Okul ve dersliklerin yetersizliği; Okulların yerleşim yerlerinden uzak olması ve birçok ailenin kız çocuklarının bu kadar yol gitmesini istememeleri; Ailelerin, çocuklarını, fiziksel koşulları elverişsiz, örneğin tuvaletsiz, su şebekesi olmayan okullara göndermek istememeleri; Birçok ailenin ekonomik güçlük içinde olması; Ailelerin erkekleri kızlara göre önde tutan geleneksel önyargıları; Çocukları evde çalıştırarak aile gelirine ek katkı sağlama eğilimi; Birçok ailenin kızlarının bir an önce evlenmesini eğitimden daha önemli görmesi; Kırsal bölgelerde kadın rol modellerinin nadiren görülmesi ya da hiç olmaması; Orta öğrenim imkanlarının sınırlı olmasının ilköğretime yönelik ilgiyi azaltması” dedi. Kosif, dünyanın birçok yerinde ucuz iş gücü olarak görülen, evde ve işte çalışan tüm emekçi kadınların gününü kutlayarak, Türk Kadınının toplumda hak ettiği yeri alması, gelişmiş ülkelerin kadınlarıyla aynı hak ve özgürlüklere ulaşıp bunları özgürce kullanabilmesi dileğiyle tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun” ifadesini kullandı. Haber Merkezi