Haftada bir karalamaya çalıştığımız köşemizde gündemi takip etmek için her gün yerel medyanın çoğunu yazarları dahil okuyorum.
Son günlerde baktığım, özellikle muhalif yerel medyamızda Vali Bey haberlerinin çokluğu dikkatimi çekti, gezi sendromuna mı tutuldular diye düşündüm. Duymuş ya da okumuşsunuzdur, seçim ile kazanamayacaklarını anladıkları Başbakan'a, illegal gezi kalkışması ile saldıran gençlik ya da -‘y' kuşağı- diyelim, hiç sevmedikleri Cemaatin de operasyonlarının fiyasko ile sonuçlanmasının ardından artık umutlarını yitirdi. Siyaset konuşmaz, gazete okumaz, haber ve haber kanalarını izlemez, Başbakan'ı ve Partisini görmezden gelen, yok sayan bir hayat tarzı ortaya çıkarmışlar.
Bolu'da da durum aynıydı. Yerel seçimler öncesine kadar hep kaybettikleri Belediye Başkanına ve Partisine karşı bu sefer genç ve koşturacak aday bulunmuştu. Yavru muhalefet ile tam olmasa da ittifak yapılmış, idarecilerinin oluru alınamasa da, gönül verenlerinden ‘bu seferlik' oyları alınmış gibiydi, cemaat de kendilerine çalışıyor, ulusalda operasyonlar yaparken yerelde de kapı kapı oy toplamak için çalışıyorlardı. Yani her şey güzeldi, zafer kaçınılmazdı. Ama gel gelelim seçim akşamı ummadıkları farklı yenilgi nedeniyle, gezi gençliği gibi, artık Belediye Başkanını ve Partisini görmezden gelip ilimizin diğer mülki idare amirini manşetlerine taşıyorlar diye düşündüm.
Fakat tüm yerel medyamızda Bolu Valisi Ahmet Zahteroğulları'nın haberleri ağırlıkta, ilimizin sorunlarıyla birebir alakalı, alışa gelmediğimiz tarzda çalışan, protokolün değil, halkın Valisi.
Ben bunu aylar önce ‘koşan koşturan terleyen Vali' diye yazmıştım, isim değil de mahlas kullanarak yazanlar daha yeni görüp kaleme aldılar. (Ya işte bak okuduğunuz yazarın farkı burada)
Çalışmaları bir yana, beni en çok mahalle iftarlarına katılıp halk ile yemeğini yemesi etkiledi, dikkat ederseniz, seçilmişlerin ve atanmışların seçene tepeden baktığı değil, hizmetinde olduğu günleri görüyoruz. İlimizin idari amirleri görevlerinin hakkını vermeye, her kez branşında bir şeyler yapmaya, değer katmaya çalışıyor.
Beğenmediyseniz eskiye dönebiliriz; Yılda 1,600,000 yeni daire, 650,000 civarında sıfır otomobil satılan ülkemizde, ekmek için Ekmeleddin diyelim.