Özür diliyorum…

Samsun maçında mağlup olduk,

‘Olsun.' dedik, ‘bu sonucu hak etmedik.' dedik, ‘en kötü beraberlik hakkımızdı.' dedik,

Adanademirspor maçına çıktık, ‘iyi oynadık, kora kor mücadele yaptık.

Ama adamlar beş defa geldiler,

3 gol atıp gittiler, şanssızdık.' Dedik,

Bunları da

Gönlümüzden geldiği gibi, gördüğümüz gibi riyasız söyledik,

Peki,

Bucaspor gibi, ligin en az gol atan en çok gol yiyen bir takımına karşı aldığımız bu mağlubiyete ne diyeceğiz?

Daha önce oynamış olduğumuz maçlarda,” koşuyoruz, mücadele ediyoruz, tekmeye kafa sokuyoruz.' Dedik.

Maç sonlarında ise hiç sonuca takılmadan,' böyle oynayın mağlup olun. ‘diyerek haftalık ifademizi kullandık.

Kullanırken de satır aralarına değil en başa,

‘Reha Hoca takımı fiziksel olarak iyi hazırlamış.' Diyerek iltifata nail olan marifetinden dolayı Reha Hoca'yı ve ekibini kutladık.

Ama bu maçta gördük ki; takım tatile çıkmış.

Beyinsel olarak bu maça hazırlanmamış.

Gördük ki;

Bizim rakiplerimize yaptıklarımızı, bu sefer Bucasporlular bize yaptılar.

Topu ayağımıza aldığımız anda oyun kurdurma imkanı tanımadılar,

Bir adamımıza iki üç adamla bastılar,

Kafamızı kaldırtmadılar.

Ve attıkları 3 golün dışında, hatırı sayılır pozisyonlar da buldular.

Onların koşusuna koşu ile mücadelelerine mücadele ile kazanma isteklerine kazanma isteği ile cevap veremedik.

Fiziksel olarak bir takım bir haftada bu kadar aşağıya düşmeyeceğine göre

O zaman

Yukarıda da söylediğimiz gibi, beyinsel olarak futbolcularımızı hazır edemedik.

Eğer yediğimiz golleri, bu gollerdeki savunma zafiyetlerini, oyuncu değişikliklerini,

Hücumdaki yetersizliğimizi anlatmaya kalksak…

Prijoviç gibi yere göğe sığdıramadığımız futbolcumuzu topla neden buluşturamadığımızı sorsak,

Stoperlerin yediğimiz gollerdeki duruş hatalarını, savunmamızın kademe anlayışlarındaki zafiyetlerini vurgulasak,

Bu zafiyetlerin sezon başından bu yana sürdüğünü hatırlatsak,

Körü körüne yapılan yanlışlıkları, yapılan bu yanlışlara yine körü körüne sahip çıkmaya kalkanları yazsak…

Aaaaa! Elim varmıyor…

Ben futbolculara laf söylemem,

Bulunduğum yerlerde söylettirmedim de, söylettirmem de…

Niye?

Çünkü bu kadroyu kuranlarda belli, bu takımı sahaya sürenlerde,

Antrenman verenlerde…

Kaliteli sayılabilecek futbolcuların kalitelerini ortaya çıkarabilecek bir yapılanmanın oluşmadığını ve yanlış ve de eksik yapılan transfer anlayışının bu yönünün sırıttığını, herkes kabul ediyor.

Ediyorda

Ama Reha Hoca sanki futbolun gerçeklerinin dışına çıkıyor,

Kendisinin oluşturduğu bu kadrodan

Şapkadan tavşan çıkartmanın zorluklarını bildiği halde, tavşandan şapka çıkartmaya çalışıyor.

Akıl ona ermiyor.

‘Yüksek ego' desem, tanımıyorum.

‘İnat' desem, onu da bilmiyorum.

Ne demiştik?

“Devre arasına kadar beraber olacağımız bu futbolcu arkadaşlarımıza söyleyecek hiçbir lafımız olmaz.”

Çünkü çalmıyorlar, ter akıtıyorlar, mücadele ediyorlar, önlerine konulursa onu yiyorlar.

Ama maç taktiğini verenlere, 18'i, 11' i belirleyenlere,

Maça beyinsel ve fiziksel olarak hazırlayanlara, sahaya çıkaranlara, oyuncu değişikliklerini yapanlara olur.

Ve attığı ucu açık tweet'de

“…Son maçlarda alınan mağlubiyetler nedeniyle tüm taraftarlarımızdan özür diliyorum. Başta ben olmak üzere tüm takım arkadaşlarım, KENDİNE ÇEKİ DÜZEN VERECEKTİR…”

İfadelerini kullanarak,

Futbolculara sonuna kadar sahip çıkılması tezini savunan, ama savunduğu taraftan vurulan şahsıma;

”KENDİNİZE ÇEKİ DÜZEN VERMİYOR MUY DUNUZ? Sorusunu sorduran Kaptan İsmail Haktan' a olur.