Öğretmenler Günü nedeniyle düzenlenen törende bir konuşma yapan İl Milli Eğitim Müdürü İbrahim Çavuşoğlu, "Mehmedimiz çok, ancak Mehmedleri Fatih yapacak ancak ve ancak öğretmenlerimizdir. Mustafalarımız da çok. Ancak Mustafaları Mustafa Kemal Atatürk yapacak, Mustafa İzzet Baysal yapacak ancak ve ancak öğretmenlerimizdir" dedi.

Törende öğretmenlere seslenen İl Milli Eğitim Müdürü İbrahim Çavuşoğlu önemli açıklamalarda bulundu. Çavuşoğlu konuşmasında şu ifadelere yer verdi; "Daha öncede farkındaydım. Ancak, il millî eğitim müdürlüğü mevziine gelince, ayrıntılarıyla gördüm. Evet, gördüm ki, biz Bolulular, gerçekten zenginiz, hem de çok zenginiz. Tabii ki coğrafyamız, topraklarımız petrol kaynamıyor. Borsaları sallayan altın madenlerimiz yok. Şu yok, bu yok. Ancak, bir varlığımız var ki her şeyden kıymetli, her şeyden önemli bir varlık.

Nedir o? İnsan... Evet, insanımız. Yunus gönüllü, yavuz bilekli insanımız. Hepsi var mı, var. Evet var. Milletvekillerimiz, Belediye Başkanımız, Valimiz, Tugayımız, hayırseverlerimiz… Merak ediyorum, 80 vilayetin hangisinde böylesine bir uyumluluk görünümü, böyle bir zenginlik mevcut!

Hele bir Baysal ailemiz var, diğer hayırseverlerimiz de aynı kanaati paylaşacaklardır eminim, artık ilimizin değil Türkiye'mizin bir markası. Denilebilir ki, her yerde böyle, bu türden zengin hayırsever var. Doğrudur. Zengindir, hayırseverdir. Ancak bizim Baysallarımız farklı. Hem de çok farklı. Bunlar kendine zengin değil, Bolu'ya zenginler Bolu'ya. Yani bunların zenginliği Bolumuz için. Bu nüans bence çok önemli bir ayırt edicilik. Neden? Sakın siyaset olarak anlaşılmasın. Bu kadar zengin olan birisi diyebilir ki: Şu kişi milletvekili olsun, şu kişi onu olsun, bu kişi bunu olsun. Ancak bu Baysallarda böyle bir şey, böyle bir hâl yok. Sorsan bile söylemezler. Ancak mekânı cennet olsun gerek Mustafa İzzet Amcamızın, gerekse Ahmet Baysal Ağabeyimizin, yalnızca bir istekleri olur. Onu da tam bir nezaket içinde dile getirirler. Gelen adam dürüst olsun, saygılı ve sevgili olsun, adaletli olsun, eserleri yaşatsın ve adam gibi adam olsun.” derler

.

Neden böyle derler? Çünkü Boluludurlar. Boluluların sesidirler. Bolu sevdalısıdırlar. Bu Nasıl bir sevda? Biraz Leyla Mecnun gibi, karşılıksız bir sevda. Bu adamlar Bolu'yu ve insanını karşılıksız bir sevgiyle severler. Sevmekle kalmazlar, sayarlar. İşte şimdi bu günde bize bir okul hediye ediyorlar. Önümüzdeki 11 Mayıs tada yeni okulların temelini atacağız inşallah. Lafı uzatmayacağım. Yani, bu güzel insanlar Bolulu hemşehrileri gönlünden ne geçirse onunla dertleniyorlar ve gerçekleştirmek ve bizleri mutlu etmek için çalışıyorlar.

İfade etmeye çalıştığım bu görüntüye herkes, zaten vâkıf bulunuyor. Bizi daha da şanslı kılan şey, aynı hassasiyete sahip vekillerimizin, Valimizin, Belediye Başkanımızın, bürokratlarımızın aynı zeminde ve zamanda bir arada bulunmalarıdır. Birlik, beraberlik ve dirlik tavrıyla davranmalarıdır. Şimdi ben diyorum ki; il milli eğitiminin kaptanı mevziinde bulunan bir kardeşiniz olarak, bu terkibi, bu birlikteliği iyi değerlendirelim. Fırsatı ganimet bilelim. Çünkü her zaman böyle bir fırsat ele geçmeyebilir. Elimizde ne var? Elimizde; ilim deyince, irfan deyince, eğitim deyince, öğretim deyince, gençliğimiz, çocuklarımız deyince, emret müdürüm diyen bir güç var, bir kadro var.

Sevgili öğretmen kardeşlerim! Gelin bu avantajı iyi değerlendirelim. Neden özellikle size sesleniyorum?

Çünkü siz olmadan hiçbir şey olmaz. Hiçbir şey başarılamaz. Çünkü sizler, kütleleri kitleler haline getirebilecek yegâne güçsünüz. Çünkü insan yığınlarını, insan topluluklarını millet hâline getiren yegâne mimarlarsınız. Hatta ve hatta sizler, mimarlar mimarı, mühendisler mühendisisiniz demek fazla olmaz. Çünkü her şeysiz olur, ancak öğretmensiz olmaz.

Öğretmen bir toplumun, âdeta sihirli değneği gibidir. Yokluğu varlığa, talihsizliği şansa, esareti hürriyete, rüşveti adalete, nefreti sevgiye, hırsları ideale, kısaca çirkinliği güzele çevirme gücü yalnız ve ancak öğretmenlerindir. Öyle değil midir? Bilmeyi de öğretmen öğretir. Bulmayı da öğretmen öğretir. Bölmeyi de öğretmen öğretir.

Sevgili Öğretmenlerimiz Konuyu daha da somutlaştıracak olursak; gönlümüzde bir davamız var, önümüzde bir davamız var. Gönlümüzdeki adı başarı, görünürdeki adı üniversite sınavı. TEOG sınavı. Evet, ne yapmamız lâzım. Gönlümüzdekini, görünürdekiyle örtüştürmemiz gerekiyor. Bu bağlamda sizler, eğitim adlı geminin tayfalarısınız. Ben neyim? Ben de kaptanınızım. Bir geminin, menziline kaptansız da olsa ulaşabileceği mümkündür. Ancak öğretmensiz, yani tayfasız ulaşması mümkün değildir. Yani, öyle de olur, böyle de olur. Ancak bilâ kayd-u şart, öğretmensiz olmaz. Yani biz ne diyoruz: ÖĞRETMEN MERKEZLİ EĞİTİM”. Yanlış duymadınız, öğretmen merkezli eğitim. Tabii ki bu iş, bir ekip işi. Bu işte benim, ben İbrahim Çavuşoğlu kardeşinizin fonksiyonu ne? Sizin emirlerinizi ve tavsiyelerinizi takip etmek. Yani kardeşiniz olarak, sizin, siz sevgili öğretmen kardeşlerimin, her zaman emrinizdeyim. Yeter ki gemiyi vaktinde, sağ salim, varılması gereken başarı” adlı limana eriştirelim.

Değerli Öğretmenlerimiz, Değerli Misafirler Mehmedimiz çok, ancak Mehmedleri Fatih yapacak ancak ve ancak öğretmenlerimizdir. Mustafalarımız da çok. Ancak Mustafaları Mustafa Kemal Atatürk yapacak, Mustafa İzzet Baysal yapacak ancak ve ancak öğretmenlerimizdir. Diyoruz ki; yükümüz ağır. Çağımızın ve çevremizin sert, sert olduğu kadar da acımasız konjonktürünün farkındayız. Ve millet denilen yapının, yegâne mühendis ve mimarı olan öğretmenler olarak bizler, sorumluluğumuzun bilincindeyiz. Ve artık vira demiyoruz ve artık rastgele de demiyoruz. Başarmalıyız, başarılı olmalıyız da demiyoruz. Diyoruz ki, başaracağız, başaracağız, başaracağız."