Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından ‘Gerçek Zamanlı Saha Tatbikatı ve Salgın Yönetim Eğitimi' toplantıları ilimizde başladı. İlimiz sınırları içerisinde sektörle ilgili ticari işletmelerin yoğun olması sebebiyle ‘Gerçek Boyutlu Kuş Gribi Tatbikatı'nın Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından Bolu'da yapılması uygun görüldü.

İlimizde üç gün boyunca Avrupa Birliği mevzuatı ile uyumlu olan ‘Tavuk Vebası Hastalığına Karşı Korunma ve Mücadele Yönetmeliği' ile ‘Acil Eylem Planı' kapsamında çalışmalar yapılacak. İcra edilecek olan bu tatbikat ile uygulamada görev alan personelin eğitilmesi, erken müdahale düzenlemelerinin denenmesi, yaşanabilecek aksaklıkların ve problemlerin önceden tespit edilmesi ve hastalığın zoonoz (bulaşıcı) bir hastalık olarak dikkate alınmasının sağlanması hedefleniyor.

Tatbikat teorik ve pratik olmak üzere iki ana bölümden oluşacak. Senaryo gereği ilimiz Merkez' bağlı Karaköy ve Yeniçağa'ya bağlı Hamzabey yerleşim yerleri kuş gribi yönünden enfekte olmuş kabul edilerek hastalık takip, kontrol çalışmaları yapılacak. 27 Kasım 2014 tarihinde ise Merkez'e bağlı Kırha Köyü'nde saha tatbikatı gerçekleştirilecek. Saygı duruşu ve istiklal marşının okunmasının ardından konuşma yapan Dıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü İsmail Taş tatbikat hakkında bilgiler verdi.

Müdür Taş, Bakanlığımız kuş gribinin yayılma hızının yüksek olmasını dikkate alarak , olası bir vakayla karşılaştığında anında müdahale edebilmek için ilimizde gerçek boyutlu kuş gribi saha tatbikatının yapılmasını planlanmıştır. İlimizde 41 milyon dönem kapasiteli etlik tavuk yetiştiriciliği yapılmaktadır. Ayrıca 430 bin kapasiteli broiler hindi, 3 milyon kapasiteli broiler damızlık , 400 bin kapasiteli sofralık yumurta yetiştiriciliği kapasitesine sahip olmamız nedeniyle ülkemizde kanatlı sektöründe lokomotif görevi üstlenmekteyiz, ilimiz kanatlı eti üretiminde 1/3 bir paya sahiptir. İlimizde 7 adet kanatlı entegresi faaliyet göstermektedir.. Bolu İlinde 8 adet kesimhane , 9 adet yem fabrikası , 9 adet rendering tesisi , 43 adet damızlık tavuk işletmesi , 10 adet kuluçkahane bulunmaktadır. Yukarıda ayrıntıları ile belirtildiği gibi Bolu İlinde Ticari kanatlı işletmelerin yoğun olarak bulunmasından dolayı tatbikat önem kazanmaktadır. Kuş Gribi Tatbikatı 25-27 Kasım 2014 tarihlerinde yapılacaktır. Tatbikatın yapılacağı 3 gün boyunca Avrupa Birliği mevzuatı ile uyumlu olan "Tavuk Vebası Hastalığına Karşı Korunma Ve Mücadele Yönetmeliği" ile "Acil Eylem Planı" kapsamında çalışmalar yapacaktır.

Tatbikat ile uygulamada görev alan personel eğitirken yaşanabilecek problemlerin önceden tespit edilebilmesini sağlanacaktır. .Kuş Gribi hastalığının zoonoz (bulaşıcı) bir hastalık olduğuna dikkat çekilecektir. Tatbikat kapsamında uygulaması yapılacak olan Acil Eylem Planı” 2010 yılında güncellenmiştir. Kuş Gribi acil eylem planı aynı yıl Hatay ve İzmir'de yapılan tatbikatlarla test edilmiştir. En son tatbikat 2013 yılında Ayfonkarahisar'da gerçekleştirilmiştir.

2005 ve 2006 yıllarında Türkiye'de açıkta beslenen köy tavuklarında görülen kuş gribinde alınan idari ve fenni tedbirlerle hastalık ticari, işletmelere yayılmadan söndürülmüştür. Aynı şekilde 2007 yılında Batman ve Diyarbakır illerinde, 2008 yıllarında ise Zonguldak, Sakarya, Samsun, Sinop ve Edime'de açıkta beslenen köy tavuklarında yeniden görülen hastalık başka bölgelere yayılmadan kısa sürede tamamen söndürülmüştür. Kuş gribi ile mücadeledeki bu başarıda yapılan tatbikatların önemli payı olmuştur.”

“Tatbikatımız teorik ve pratik olmak üzere iki ana bölümden oluşacaktır”

“Bakanlığımız Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğünden, Merkez ve Bornova Veteriner Araştırma enstitülerinden, il Müdürlüğümüzden, ilçe Müdürlüklerimizden, Bolu Veteriner Hekimler Odasından. İlimizde faaliyet gösteren Kanatlı firmalarından, temsilci ve yetkililerinin katılımıyla düzenlenecek tatbikatımız teorik ve pratik olmak üzere iki ana bölümden oluşacaktır. Teorik eğitim ve hazırlıklarımız 25-26 Kasım 2014 tarihinde yapılacak, senaryo gereği ilimiz Merkez ilçe Karaköy ve Yeniçağa İlçesi Hamzabey yerleşim yerleri kuş gribi yönünden enfekte olmuş kabul edilerek hastalık takip, kontrol çalışmaları yapılacaktır.27 Kasım 2014 tarihinde de Merkez ilçe Kırha Köyünde saha tatbikatı gerçekleştirilecektir.

Tatbikat; olası bir bir kuş gribi hastalığı çıkması durumunda alınacak tedbirlerin en hızlı bir şekilde alınması için deneyim oluşturacağından ilimiz ve ülkemiz kanatlı yetiştiriciliği açısından ciddi kazanımlar sağlayacaktır.”

Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği (BESDBİR-DER) Genel Başkanı Dr. Sait Koca ise şunları söyledi: Türkiye'de piliç eti sektörü çok hızlı bir gelişim süreci içerisinde. Bu gelişimi sağlarken, sektörün bu gelişimi tek başına sağladığını söylememiz de mümkün değil yanımızda her zaman bakanlarımız ve bakanlık çalışanlarımız oldu. Bunların destekleri ile bu günlere gelindi. 2013 yılının üretim rakamlarına baktığınız zaman Piliç eti olarak 1 milyon 800 bin ton seviyelerine ulaştık. Bu rakam 1990 yılına baktığınız zaman 10'da 1'i kadar küçüktü. Kişi başına tüketimlerimiz de 19 kiloyu geçti, 20 kiloya yaklaştı. İhracatımız geçtiğimiz yıl 400 bin tonlara ulaştı. Bu yıl da 450 bin ton civarında, ihracatta da725 milyon dolar döviz bekliyoruz. Rusya2ya olan ihracatımız hızlı bir şekilde artma ivmesinde. Geçtiğimiz aylar itibari ile 6 bin ton seviyesine ulaştık. Bunun bu ay 7 bin tonu geçeceğini ve önümüzdeki ay 8 bin ton seviyesine ulaşacağını düşünüyoruz. İhracat bizim için önemli ama bu toplantıda konuşulacak olan kuş gribi ve benzeri hastalıklar da bizim en büyük korkulu rüyamız. Hem iç pazarı tıkayacağı için ihracatımızı durduracağı için en büyük korkulu rüyamız olarak karşımızda duruyor. 2005-2006 yıllarında bu sıkıntıyı yaşadık” diye konuştu.

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürü Prof. Dr. İrfan Erol ise şu ifadeleri kullandı: Bu Türkiye'de çok önemli bir sektör. Kimisi buna beyaz et der, kimisi tavukçuluk, kimisi ise yumurtacılık der. Ama genel anlamda kümes hayvanları sektörü bizim çok önemli bir sektörümüz. Türkiye'de yıllar itibari ile baktığınızda gerek, başta piliç eti olmak üzere kanatlı et üretimi gerekse sofralık yumurta eğitimi inanılmaz bir ivme kazandı. Bu her iki üretim Türkiye'de hayvansal protein gereksiniminin karşılanmasında çok önemli bir boşluğu dolduruyor. Sadece Türkiye ihtiyaç duyduğu protein ihtiyacını buradan karşılamakla kalmıyor ve düzenli olarak, dünyada çok sayıda ülkeye kanatlı eti ve yumurta ihraç ediyor. Bizim de temel yaklaşım ve hedeflerimizden bir tanesi kaliteyi geliştirerek yani kaliteden hiçbir şekilde ödün vermeden hem Türkiye'deki üretimi arttırmak ama aynı zamanda ihraç ettiğimiz ülkelerin sayısını ve ihraç ettiğimiz miktarı arttırmak. Temel hedefimiz bu. Bu hedefte yürüyoruz.

Ülkemiz adına yeni pazarlardan bir tanesi Rusya Federasyonu ve onun içinde kendi gümrüklerinin bulunduğu Kazakistan ve Belarus'da bun dahil olmak üzere, onlarla müzakerelerimiz gayet olumlu şekilde devam etti. Maliyet ve diğer faktörleri göze aldığımızda Türkiye bu pazarda kalıcı olarak vizyonunu devam ettirecek. Onun dışında da başka yeni pazarlar arayışı içindeyiz. Tabi bütün bunları yaparken, dünyanın gelişmiş ülkelerinin çağdaş ülkelerinin belirlediği standartlar ve normlar var. Belli bir hijyenik ve teknolojik kaliteye sahip olmamız lazım ki bu ticareti sürekli kılabilesiniz. Türkiye esas itibari ile tavukçuluk sektörüne baktığınızda yüksek teknolojiyi belki de en hızlı transfer eden ülkelerden bir tanesi. Dünyada yeni bir ekipman, yeni bir makine geliştirildiğinde bu sektör geçmişten günümüze kadar ve bu tarihsel süreç içerisinde Bolu'nun özel bir önemi var. Bunu yaptı ve yapmaya devam ediyor. Ama takdir edersiniz ki güvenilir sağlıklı, hijyenik üretim modern teknolojinin transferi ile sınırlı değildir. Bu aynı zamanda kendi içerisinde yüksek hijyenik standartları barındırması gereken bir alan. Bunun içinde hem içinizdeki iç dinamikleri, ulusal regülasyonlara göre hareket ettirmek zorundasınız. Hem de dünyadaki gelişmeleri takip etmek zorundasınız. Dünya gelişiyor ve değişiyor. Üretim tarzı ve modeli değişiyor. Dünyadaki ticaret artıyor. Dünyada hayvan ve hayvansal ürünlerin ticareti artıyor ve demografik yapı değişiyor. Bu beraberinde önemli küresel riskleri de getiriyor. Bugün dünyanın bir köşesinde gördüğünüz bir hastalık çok hızlı bir şekilde birkaç yıl içinde sizin ülkenizde ortaya çıkabiliyor. Bugün toplanma nedenimizi oluşturan hastalık da bunlardan bir tanesi. Kuş gribi hastalığı, ve bunun yüksek patajonikleri olan tipi ya da tipleri. Türkiye bununla ilgili çok ciddi bir tecrübeye sahip 2005 yılında henüz bu hastalık Türkiye'ye gelmeden önce o günkü meslektaşlarımız önemli bir senaryodan hareket ederek, buna ilişkin bir hazırlık yaptılar. Hastalık Türkiye'ye geldiğinde 2008'e kadar ona ilişkin o senaryoların sahada ciddi olarak uygulanması neticesinde bizim kültür tavukçuluğunu yaptığımız sektör bundan zarar görmedi. Bu mücadele, gerek uluslar arası arenada, gerekse ulusal arenada büyük bir takdir ve başarı ile anıldı.

Bu Türkiye'nin çok önemli bir başarısıdır. Biz hastalıkların değişen sistemini dikkate alarak bu çalışmaları düzenli olarak devam ettirdik. Geçtiğimiz yıl da Afyon Karahisar'da benzeri bir çalışma yapıldı. Türkiye uluslararası kuruluşların aktif üyesi Bunlardan bir tanesi Dünya hayvan Sağlığı Örgütü diye ifade ettiğimiz OIE. Bu örgütteki bütün bu hastalık bildirimleri ülkelerden yapılıyor. Hangi ülkede hangi hastalık çıktı. Bu hastalığın etkeni nedir. Tipi nedir. Etkilediği alan nedir. Hangi önlemler alınmıştır. Birkaç haftalık süreç içerisinde Hollanda'da 2 farklı yerde, Almanya ve İngiltere'de H5N8 serotipli yani yüksek patajonikliğe sahip bu serotipler bu 3 ülkede 4 farklı yerde görüldü. Hastalığın hareket yönüne baktığınızda bunun en önemli rezervuarlarından ve dağılım nedenlerinden bir tanesi taban hayatı. Yabani kanatlı hayvanlarla kuşlarla. Özellikle sulak alanlarda yaşayan hayvanlarla hastalık bir yerden başka bir yere transfer oluyor. Kuşların göç yollarına baktığınızda bu yılda 2 defa yaşanıyor. Biz de bu noktada hareket ederek, Türkiye'de, özellikle göçmen kuşların takip ettikleri yolu dikkatle izliyoruz. Özellikle bu son dönemde, Hollanda, Almanya ve İngiltere üçgeninde görülen hastalık. Bu hastalığın ortaya çıkış şekli buradaki yaban hayatı ve bunların göç yollarını takip ederek buna benzer senaryoları ülkemizde hazırlıklı olmak adına yapıyoruz. Dolayısı ile bu çalışma da bunlardan biridir. Geçmişte hastalıklar ortaya çıktıktan sonra onlarla mücadele ve onun kontrol altına alınma anlayışı vardı. Ancak gelişen dünyada bu hastalıklara karşı yapılan hazırlıklar, oluşturulan senaryolar ve bu senaryoların uygulanması var. Nasıl bir yangın tatbikatı yapıyorsak hastalıklara karşı da bu tür tatbikatların, herhangi bir hastalığın çıkması halinde uygulamaya aktarılması orada doğabilecek eksikliklerin ve ona ilişkin bütünsel bir anlayışla sistematik bir yaklaşımla hastalığın kontrol altına alınması önlem olarak büyük önem taşıyor.”