AİBÜ Rektörü Prof. Dr. Hayri Coşkun Köroğlu Televizyonu'na yaptığı açıklamada; 17 milyon TL borç yüzünden olduğu iddia edilen Tıp Fakültesi Hastanesi ile Devlet Hastanesi'nin birleşmesinin gerçekte 3 nedene bağlı olduğunu söyleyerek, "Biz borcumuz olduğu için afiliasyona gitmiş değiliz. Biz burada bakkal işletmiyoruz. Kar için hareket eden bir kurum değiliz, kamu hizmeti veren bir kurumuz. Biz burada kar etti, zarar etti mantığıyla çalışmıyoruz” diye konuştu. Coşkun, iki hastanesinin birleşmesi sonrasında merak edilen soruları yanıtladı.

Borç yüzünden yapıldığı iddia edilen afiliasyon hakkında AİBÜ Rektörü sert ve net konuştu:

AİBÜ Rektörü Prof Dr. Hayri Coşkun, Haziran ayında imzalanan protokolle başlayan Tıp Fakültesi Hastanesi ve Kamu Hastaneler Birliği işbirliği hakkında gelişmeleri anlattı.

Birleşmenin, nüfusu 750 binden küçük bölgelerde zorunlu olduğunu kaydeden AİBÜ Rektörü Coşkun, afiliasyonun Tıp Fakültesi Hastanesi ile Kamu Hastaneler Birliği ve her iki kuruma bağlı Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi ile Ruh Sağlığı ve Hastalıkları hastanelerinde yapılarak 3 ayrı kurumda gerçekleştiğini ancak yönetimin tek olacağını ifade etti.

Birleşmenin ardından kamuoyunda ve basında pek çok asılsız haber yapıldığını belirten Coşkun, bu söylemlerden özellikle birleşmenin Fakültenin borcu nedeniyle yapılmasının asılsız olduğunu belirtti. Tıp fakültesi Hastanesi'ndeki hocaların şehir merkezindeki ünitelerde hasta bakıp bakmayacağından, afiliasyon nedeniyle fakülteden ayrılan profesör olup olmadığına kadar pek çok soruyu yanıtlayan Coşkun, birleşmenin gelişmelerini de anlattı.

İşte sorulan sorular ve Coşkun'un yanıtları:

Türkiye genelinde daha önce bu tür afiliasyonlar yapılmıştı ancak fakülte hastaneleri eğitim ve araştırma hastaneleri ile işbirliğine girmişlerdi. Bolu'da ilk kez sadece devlet hastanesi statüsü olan hastane ile fakülte birleşti. Bu konuda ne söylersiniz?

“EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ STATÜSÜ KAZANDIRILDI”

“Kamuoyunu bu konuda genişçe aydınlatmak adına şunu söyleyebilirim ki; üniversite olarak bizim bu adımımızdan önce Türkiye genelinde kamu hastaneleri ve üniversite hastaneleri arasında bu adım atılmıştı. Bizden önce de 14-15 üniversite hastanesi Sağlık bakanlığı hastaneleriyle ortak çalışma adımı atılmıştı. Bizim fakültemiz, fakülteye bağlı hastanemiz 2002'lerde hizmet vermeye başladı. Bizim bir fakültemiz, bir hastanemiz, bir sistemimiz, öğretim üyelerimiz, cihazlarımız vardı. Normal hastane fonksiyonu yanında kendi görevlerini icra eden bir yapımız vardı. Bu son birleşmeyle beraber şöyle bir şey oldu Bolu'da. Bolu'da eğitim veren, bilimsel çalışma yapan vasfa sahip hastane fakülte hastanesiydi. Bu protokolden sonra Bolu'daki bütün hastaneler eğitim ve araştırma hastanesi statüsünü almış oldu. Şuanda yapı tek çatı altında toplandığı için örneğin bizim genel cerrahi ana bilim dalımızla Kamu hastaneler içinde olan genel cerrahi tek birim olarak fonksiyon görecek. Bundan sonra öğrencimiz genel cerrahi anabilim dalını ziyaret edeceği zaman bugün Köroğlu Ünitesi'ndeki genel cerrahi ile bizim genel cerrahi ana bilim dalı ek mantık içinde çalıştığı için hem oradaki hem buradaki hastaları görme şansına sahip olacak. Protokolden önce Kamu hastaneler 'deki hastaneler sadece hasta tedavi eden fonksiyonu vardı. Bizim de öyleydi ama bundan sonra Bolu'daki Kamu hastaneleri ve Fakülte hasta tedavi yanında eğitim ve araştırma hizmetini de vermiş olacak. Böylelikle bizim tabi öğrencimiz daha fazla hasta görmüş olacak. Kamu Hastaneler Birliği tarafındaki ünitelerin rakamı ayda 100 bin hasta, bizde 20-25 bin idi aylık. Dolayısıyla şuanda sistem içinde 120 bini aşkın bir hasta portföyü söz konusu. Hem öğrencilerimiz hem uzmanlarımız daha fazla hastaya bakmış olabilecekler. Ne kadar hasta ve vaka görürse öğrencilerin eğitim ve öğretimine o kadar faydalı olunacak.

Öğretim üyeleri afiliasyondan memnun mu? Afiliasyon nedeniyle ayrılan hoca oldu mu?

BU SİSTEMDE ÖĞRETİM ÜYELERİ DAHA AVANTAJLI OLACAK”

“4 Mayıs gibi bir yönetmelik çıktı. Bu yönetmeliğin bir maddesinde şu var: Nüfusu 750 binden az olan illerde üniversite hastaneleri ile kamu hastaneleri ortak kullanılır. Dolayısıyla böyle bir yasal zorunluluktan dolayı bugüne gelmiş durumdayız. Bu haliyle biraz kurumların isteğinden çok aslında kamu yararı dikkate alınarak böyle bir protokol imzalanması ve günümüze gelme gibi bir durum söz konusu oldu. Gerek Kamu hastaneler gerekse üniversiteye yatırım anlamında kaynak ayıran birim, parayı ödeyen birim Maliye Bakanlığı. Bu da çalışanlardan toplanan vergilerden ödeniyor. Sistem içerisinde hastane olarak benim bir cihaza ihtiyacım olduğunda bize bir cihaz alınıyor, kamu hastanelere de bir cihaz alınıyor. Belki tek bir cihaz da yetebilecek bazı alanlarda. Kamu kaynağının etkin kullanılmasında bu bir gereklilik aslında. Bir diğer açıdan personel açısından da ayrı bir rahatlık getirmiş oldu. Tüm bunlar dikkate alındığında Bolu'da, Ankara ve İstanbul'un durumu farklı olabilir fakat Bolu'da bu hizmetin tek elden yürütülmesi faydalı oldu. Şunu hemen ifade edeyim bu ortak kullanımda iki şey söz konusu. Birincisi mali yönetimi kamu hastaneler birliği tarafından yönetilecek bu sistemin şuanda, ikinci konu da daha çok sağlık çalışanı ve personel noktasındaki planlamayı da yine protokol gereği her iki kurumun bilgisi dahilinde hem planlamasını hem eksik giderilmesi konusunda Sağlık Bakanlığı bizden çok daha seri bir şekilde hareket ederek tamamlama noktasında imkan oldu. Bu açıdan düşünüldüğünde biz burada her iki taraf olarak sistem içerisinde kendimizin şöyle bir hedefi var bize verilen görevler arasında. Biz Anayasa ve kanunlar arasında verilen görevler arasında eğitim yapmak, araştırma yapmak ve bu çerçevede kamu hizmeti vermek. Zaten deyim yerindeyse Sağlık Bakanlığı ve benzer kuruluşlar üniversite olarak paydaş kuruluşlar. Biz burada sağlık adına adım atarken protokol olmasa dahi bir çok alanda iş birliği yapıyorduk. Biz burada yoğun bakım açacaksak iznini de Sağlık Bakanlığı'ndan alıyorduk. Fakat bir anlamda protokol öncesi dağınıklık, protokol öncesi kamu kaynağının personel ve mali açıdan kullanılması daha derli toplu olacak. Günlük ihtiyaçlarda kullanılan malzemelerin alımları belki çok daha uygun fiyatlarda olacak. Tüm bunlar tek yönetim altında yürütüldüğünde kamunun çok büyük fayda sağlayacağı muhakkak. Yoksa bireysel olarak sorduğunuzda mutlu olanlar vardır, olmayanlar da olabilir. Biz temelde baktığımızda tüm bu hususlar göz önüne alındığında bunun zaten mevzuatla da beraber olması gereken bir adım olduğunu söylemeliyim. Üniversitemize her an öğretim üyesi gelir ve gider. Bu değişik sebeplerle olur. Ya emeklilikle ya da değişik sebeplerden dolayı başka kurum ve kuruluşlara ayrılışlar olur. Bu hareketlilik tıpta da her zaman vardır. Geçmişte de böyledir, gelecekte de böyle olacaktır. Şuanda Tıp fakültemizden bir iki arkadaşımız emekli oldu. Başka kurumlara geçenler olduğunu da biliyorum ama afiliasyona dayalı böyle bir ayrılma söz konusu değil. Kaldı ki eğer böyle bir bireysel yaklaşım olarak dikkate alınırsa da deyim yerindeyse çalışanlarımız zaten yeni durumda daha avantajlı olacaklar. Bu yüzden bireysel sıkıntı ya da problem intikal etmiş değil. Ama her yeni adım ve değişimin getirdiği adaptasyon problemleri olur bu normaldir. Şuanda ciddi bir sorun ve aşılamaz durum söz konusu değil. Adaptasyon sürecini de hem üniversitemizden hem Kamu hastaneler birliğinden bir komisyon oluşturuldu. Bu komisyon bir ay çalıştı ve sorunları minimize edecek şekilde her türlü detay masaya yatırılarak ortak kullanıma geçiş sağlanmış oldu”

Fakültedeki hocalar şehir merkezindeki ünitelerde hasta bakacak mı?

HOCALARIN HER ÜNİTEDE ODALARI OLACAK

“Şuanda bizde 35 anabilim dalı var. Dolayısıyla şuanda bu anabilim dallarında eğitici ve idari sorunlar var. Her yerin kendisi nasıl rahat çalışacaksa bu çalışma konusundaki görüşme ve planlamalarını kendi içinde yapacaktır ve zaman hocalar, ünitelere gidip hasta bakacak. Kendi içlerinde yapılan programlar belirleyecek bunu. Her birim kendi planlamasını ortaya koyacaktır. Buradaki öğretim üyeleri zaman zaman Köroğlu'nda, Kadın Doğum'da hasta bakacak ve odaları olacak. Şöyle söyleyeyim bizdeki kadın doğumla, devlet hastanesindeki kadın doğum artık tek ünite. Hem burada hem orada çalışma yapılacak. İlgili birimler kendileri programlayacak. Birleşme 3 ana dalda oldu. 1. Dal bizim hastanemizin doğrudan devlet hastaneleriyle birleşimi, bizim fizik tedavi ile Kamu Hastaneleri'nin fizik tedavisini tek çalışması ikinci ve her iki tarafın ruh hastalıkları ve sağlığı adı altında üçüncü bir dal olarak şekillendi. Bunlar ayrı hastaneler olarak hizmet verecek ancak tek yönetim olacaklar”

Fakültenin 17 milyon borcu nedeniyle bu birleşmenin yapıldığı söyleniyor. Birleşmenin ardından borç hala söz konusu mu?

KÂR AMAÇLI BİR KURUM DEĞİLİZ”

“Biz borcumuz olduğu için afiliasyona gitmiş değiliz. Afiliasyona giderken daima eğitim ve öğretimin daha iyi şartlarda yapılması göz önüne alındı. Eğitim ve öğretim

İn en iyi şartta yapılması. İkincisi bizim eğitim ve araştırma gibi olmazsa olmaz görevlerimiz var. Bir diğeri de yönetmelikte nüfusa bağlı bir oluşum bu aslında. Nüfusu 750 binden az olan illerde böyle bir birleşme zorunluluk. Borç konusuna gelince borçtan dolayı böyle bir oluşum meydana gelmiş değil. Rakam olarak telaffuz etmek doğru olmayabilir çünkü bu rakam her ay değişiyor. 17 milyonu dikkate alırsak o rakam içinde alacaklarımız da var, borçlarımız da var. Bunun toplamıdır 17 milyon. Alacaklarımızı bu toplamdan çıkardığımız zaman 6-7 milyon TL'lik bir rakam ortaya çıkıyor ki bunu biz borç olarak telakki etmiyoruz. Kamuoyunun şunu düşünmesi gerekir biz burada bakkal işletmiyoruz. Ya da biz burada bir kar yapan işletme mantığı içerisinde değiliz. Bu olmazsa olmazıdır bu konunun. Kar için hareket eden bir kurum değiliz, kamu hizmeti veren bir kurumuz. Biz burada kar etti, zarar etti mantığıyla çalışmıyoruz. Dolayısıyla bahsettiğiniz rakam bizim borcumuz şeklinde basına yansıdı. Bu tamamen yanlış. O rakam içinde bizim alacaklarımız da var. Alacaklarımızı çıkınca geriye kalan rakam borç olarak addedilebilir. Kaldı ki o da bir sistem içerisinde ödenebilir bir programla gelir-gider dengesini koruyan bir rakam. Yani biz çok sıkışık, nasıl diyeyim kara senaryolar içerisinde değiliz. Bu mantıkla hareket etseydik bizim şimdi Fizik tedavi rehabilitasyon Hastanemiz karda bir hastaneydi. Diğer taraftan şöyle bir rahatlama da geldi sisteme protokolden önce. Tam gün aysası avrdı. Bu aysa ile sağlık bakanı bir adım attı üniversite hastanelerinde çalışan öğretim üyelerinin mesai saatinden sonra hasta bakabilme konusu sık değişti en so son çıkan kanunla öğretim üyesi bulunduğu yerde hastasına bakabilecek mesai saatinden sonra cumartesi-Pazar ve özel muayene şartlarında kendi bulunduğu yerde çalışabilecekti. Protokolden önce biz bu sisteme geçmiştik. Hastane içinde bunun büyük gelirleri olmuştu. Dolayısıyla bizim böyle bir kötü senaryo içinde olduğumuz düşünülmemeli. Sistem bu kararla tam gün yasasıyla kendisini rahatlatmıştı. Sanırım birleşmeyle bu devam etmeyecek. Sağlık Bakanlığı tarafından bu söz konusu olmayacak ama bu kez de Kamu Hastanelerinin sunduğu imkanlar olacak”