KESK Dönem Sözcüsü Serdar Koçyiğit Memur-Sen'in yaptığı Kılık-Kıyafet Serbestliği” tartışmasının özgürlük talebi olmadığını vurguladı.
Konu ile ilgili açıklama yapan Koçyiğit açıklamasında şu ifadelere yer verdi: Memur Sen, Türkiye‘de emekten, barıştan ve demokrasiden yana olan toplumsal güçleri yanıltmamış, kendi "günün şartlarına uygun sendikacılık" anlayışını bir kez daha tescil etmiştir.
Tüm eşitlik ve özgürlük alanlarını daraltan AKP, kendine özgürlük” anlayışını kılık-kıyafet serbestliği tartışmalarıyla sürdürerek özgürlük yanılsaması yaratmaya devam ediyor. Gericiliğin meşrulaştırıldığı, üzerinin özgürlük” adıyla örtüldüğü bu süreç, AKP'nin gölgesinde sendikacılık yapanlar aracılığıyla kamusal alanda inşa edilmeye çalışılıyor.
AKP ülkemizde neoliberal programı uygulayarak sosyal, siyasal, kültürel ve toplumsal alanı neoliberal ilişkilerin piyasacı mantığına göre yeniden düzenlemektedir. Tüm emekçiler, toplumun tüm ezilenleri için bu yıkım politikalarının yarattığı tahribat ise, dinsel ideolojilerle görünmez kılınmaya çalışılmakta, sınıf mücadelesini ve toplumsal muhalefeti etkisizleştirmek için dini-muhafazakarlık örtüsü ile tüm toplum kuşatılmaktadır.
Diğer bir yandan bugün serbestlik ve özgürlük” tartışmalarıyla süslenmiş bir gericilik, kadın bedeni üzerinden inşa edilmektedir. Dini muhafazakar yapıyla perçinlenen neoliberal dönüşümler, kadınların kamusal alandaki haklarını ve geçmiş kazanımlarını ellerinden almakta, özgürlüklerini ve geleceklerini yok etmektedir. İktidarı boyunca kadın emeğini ev içine çekmek için pek çok düzenleme yapan AKP, 3 çocuk 5 çocuk” fetvalarıyla kadınlar üzerindeki eşitsizliği körüklerken, kadına yönelen şiddetin tüm biçimlerini toplumsallaştırıp meşrulaştırmaktadır. Kadını yalnızca aile içinde tanımlayan, emeği, bedeni ve kimliği üzerinde tahakküm kuran tüm bu süreçlerde ise yine özgürlük” kelimelerini havada uçuşturanlara; eşitsizliğin, ayrımcılığın üzerine yükselen bu zeminde hangi özgürlük”ten bahsettiklerini bir kez daha sormak isteriz.
Bu zemin kamu kurumlarında kadrolaşmayı içeren yöntemlerle de beslenmektedir. Kamu emekçilerinin mücadelesini etkisizleştirmede AKP'nin gölgesinde büyüyen sendikalara da önemli iş düşmektedir. Bugün kamu emekçileri mücadelesi üzerinde Memur-Sen'le devam eden bu kuşatma artarak sürdürülmekte, umut ve beklentileri istismar edilen milyonlarca kamu emekçisi resmen kandırılmaya devam edilmektedir.
12 Eylül'le birlikte sürdürülen Türk-İslam sentezi, Yeşil Kuşak Projeleri gibi toplumun dini-muhafazakarlıkla kuşatılması politikalarının ürünü olan ve bugün 12 Eylül'ü de aşan baskıcı ve otoriter sömürü ekseninde oluşan iktidarın yeniden üretilmesine araç olanların özgürlükten bahsetmeye hakkı yoktur.
Gerçek bir özgürlüğün tanımı sınıflar mücadelesinden ve iktidar ilişkilerinden bağımsız tartışılamaz. Özgürlük mücadelesi, ezilenlerin, mağdur olanların hakları için sürdürdükleri mücadelenin ayrılmaz parçasıdır. Tarihin hiçbir dönemi, muktedirlerin özgürlüğü için mücadele eden ezilenleri yazmamıştır!
Muktedirin mağduriyet yalanı gibi gerçek de tek ve kaçınılmazdır; onların özgürlük dedikleri, emekçilerin esaretinin ta kendisidir!
Bugün gerçek bir özgürlük mücadelesinin asli unsurları muktedirler değil, muktedirlerin inşa ettiği düzende mağdur olan, hak ve özgürlük alanları giderek yok edilen sınıf mücadelesi verenlerdir.
Bugün mazlum kıyafetini üzerine giyerek, "özgürlük" kelimesinin arkasına sığınanlar, tarihte emekçilerin hak gasplarına imza atanlardan, sendikacılık hakları ellerinden alınırken alkış tutanlardan başkaları değillerdir!
Kadınların kaç çocuk do