İMAM HATİP Mİ.?

Evet..!

Bundan tam 36 yıl kadar önce idi.

Bir zamanlar, Kuran kursu olarak kullanılan bina, İmam Hatip Ortaokulu olarak hizmet vermeye başlamıştı ki;

Öğretmen Okulu, ardından da Eğitim Enstitüsü mezunu civa gibi, sorgulayan bir öğretmendim o yıllarda.

MC hükümetinden sonra müdür olarak Gölyaka Ortaokuluna tayin olmuş, Bir yıl sonra beni devlet öğretmen olmam için okuttu diyerek tüm baskılara (zamanın valisi ve milli eğitim müdürü[Cemil Genç] rağmen istifa etmiş ve Mengen ilçemize gelmiştim.

Mengen Lisesinde iken, İmam Hatip'e haftada galiba sekiz saat Beden Eğitimi derslerine isteyerek girdim.

50 yıl kadar öncesi, aynı binada Raif Hoca'mızın kuran kursu derslerinin de öğrencisiydim.

O anki manevi doygunluğu ömrüm boyunca unutamam.

Baba evimizin elli metre yakınında açılan İmam Hatip Ortaokulunda derslerine gönüllü olmamda,

Raif Hoca'mızdan aldığım dersler mi.?

Mahallemde açılan okulun derslerinin boş geçmesine razı gelememem mi.?

Geleneklerimize bağlılığımızın bir sonucu mu.?

Yoksa aldığımız kültür ve aile terbiyesi kaynaklı mı.? Belki de hepsi ve daha fazlası idi şüphesiz.

Ve Fakat;

Mengen Lisesi öğrencilerinin her zaman yerleri ayrıdır. Onlar yüreğimin en özel yerine konuşlanmış hallerinde daima duracaklardır.

Bu parantez cümleden sonra asıl konuya gelecek olursam,

Lise öğrencileri ve velileri ile İmam Hatip öğrenci ve velileri arasında büyük ama çok büyük farklar vardı.

Bir defa İmam Hatip öğrenci ailelerinin ekonomik durumları hiç iyi değildi.

Beden Eğitimi derslerinde eşofman ve spor ayakkabısı tedarik etmeleri epey bir vakit almıştı.

Ne salonları vardı, ne de sahaları. Mahallenin arsasında ders yapar, fırsat buldukça değişik alanlara çıkmaya özenir, küllerin, mahalle çöplerinin arasına kaçan topları sık sık temizlemek zorunda kalırdık.

Yağmurda, çamurda iki kiloya varan siboplu/memeli topla oynamak da ayrı bir komedi idi açıkcası.

O öğrencilerin içinden atletizm yapan da oldu, Mengenspor'da top koşturan da, voleybol oynayan da, masa tenisi ile meşgul olan da..

Sonra gittikleri yerlerde, hem kendileri bu sporu yaptılar, hem de öğrettiklerini gözlemleme fırsatı buldum.

1979 yılı benim için yorucu bir yıl olmuştu.

Mengen Lisesinde bu kadar çok yorulmuyordum. Her şey yerli yerinde ve hazır bir öğrenci kitlesi vardı nitekim.

Eşofmanları ve spor ayakkabıları ile derslere girerler, hamamdan bozma soyunma odalarında giyinirlerdi.

İmam Hatip'te ise bırakın giyinecek odayı, eşofman ve spor ayakkabısı nedir bilmiyordu çoğu.

Çizme ile beden eğitimi dersine gireni de gördü bu gözler, sadece çorapla derse dahil olanı da..

Hatta; bir gün spor ayakkabısı diye, mest'i ile derse gelen bir öğrenciye basmıştım fırçayı.

Lastiğini çıkarıp, mest ile derse dahil olan öğrencime, mest'in sadece namaz kılarken giyilmesi gerektiğini uzun uzun anlatmış, bir de tokat patlatmıştım daha etkili olsun diye.

O zamanlar eğitim amaçlı attığımız tokatlar, bağırmalar, çağırmalar biliniyor, gereğine inanılıyordu.

Hiçbir veli ya da öğrenciden olumsuz bir tavır almıyorduk o vakitler.

Hissediyorlardı.

Et'in de kemiğinde kime ait olduğu iyi biliniyordu.

Bolu'da İlim Yayma Cemiyeti, İlim Yayma Vakfı, Ensar Vakfı ve İmam Hatip Mezunları Derneği'nin öncülüğünde başlatılan ve aralarında TÜRGEV'in de bulunduğu 22 sivil toplum kuruluşunun desteğiyle İmam Hatip Okulları Platformu kurulduğu haberi ile anılarım böylece tazelenmiş oldu.

İmam hatip liselerine kayıt yaptırmaları durumunda Umre ziyareti, burs, ve laptop hediye edileceği haberi ile ne kadar mutlu olduğumu anlatamam.

Yıl 1979,

Beden Eğitimi Derslerine mest ve çorapla girmek zorunda kalan, bu dersin ne olduğunu bilmeyen, köy ilkokulundan gelmiş, küçük bir kazayı şehir sanan çocuklardan,

Yıl 2015,

Umre ziyareti, burs, laptop hediyeleri ile ödüllendirilen İmam Hatiplere geldik.

Tabii buna karşı çıkan ve ne oluyoruz mantığına yatanlara da şahit oluyoruz.

Ben 1972, Öğretmen Okulu mezunuyum.

O yıllarda okulumuzun kapalı spor salonu vardı.

Müzik salonumuzda kuyruklu bir piyano, iki üç tane resim atölyesi, bir o kadar işlik, karanlık odalı fotoğraf odamız, yemekhanemiz, ranzalı yatakhanelerimiz, seçimle gelen öğrenci liderlerimiz, bölüm başkanlarımız, futbol sahamız, koskocaman bahçemiz, ağaç diplerimiz, güzel mini etekli öğretmenlerimiz vardı.

Öğretmen okulları devletin okulu idi. Üniversite kampusu gibi bir şeydi öğretmen okulları..! Yok yoktu yani.

Devlet sonra onları da kapattı. Yerine lisesini koydu. Eğitim Enstitüleri de sırasını savdı.

Öğretmenler, öğretmenliği bilemeden daha bir akademik oldu.

Her neyse konumuz bu değil.! [sonra yazarız bunları]

Öğretmen okullarından çıkanlarda bu memlekete hizmet etmeye devam ediyor, İmam Hatip Lisesinden mezun olanlarda öyle.

Alaaddin Yılmaz öğretmen okulu mezunu mesela; zira ben de öyle.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'da İmam Hatip Lisesi mezunudur.

Demem o ki; maneviyatımıza önem vermek, bu kültürü ihdas etmek önemlidir.

Bu nedenledir ki, İmam Hatip okulları üzerinden bir toz duman yaratmanın kimseye bir faydası yoktur, zararı çoktur.

Müslüman olmanın, yetişmenin, yetiştirilmenin bu toplumun tutkalı olduğunu, İmam Hatiplerin de bu ülkenin gerçeği olduğunu unutmamak lazım.

Biz öğretmen okulunda okurken, Edebiyat öğretmenlerimiz bizlere Rus yazarları öğütlerler, okumamızı temin ederlerdi.

Dostoyevsli, Gorki, Gogol, Tolstoy gibi.

1972 lerde, Tolstoy'u okumuşumdur, merakla ve ısrarla..

2015 yılında, bayramın üçüncü günü İl Başkanımız Yüksel Coşkuyürek, Milletvekilimiz Ali Ercoşkun, Merkez İlçe Başkanımız Adil Esen, Teşkilat Başkanımız Zekai Öztürk ve ben olmak üzere, Şener büyüğümüzün bayramlaşma marifetiyle güzel sohbetinden feyz alarak ayrıldığımızda,

Tolstoy'un müslüman olduğunu hoş sohbetinin arasına sıkıştırırken, manevi değerlerimizin kaybolduğundan, bilhassa gençliğin iyi yetiştirilmesinden bahsetmişti.

Ham iken yoğrulmak ne kadar önemli ise, Şener ağabeyin de dediği gibi bir vesile ile silkelenmek, doğruyu görmek de o kadar önemli oysa.

Bildiklerimiz/bildikleriniz elbette var, okuduklarımız/okuduklarınız kesinlikle vardır.

Rus yazar Tolstoy diyor ki; "Sizden biriniz, kendisi için arzu edip istediği şeyi, din kardeşi için de arzu edip istemedikçe, gerçek anlamda iman etmiş olmaz."

Ve yine diyor ki; "Muhammed her zaman Evangelizmin (Hristiyanların) üstüne çıkıyor. O, insanı Allah saymıyor ve kendini de Allah ile bir tutmuyor. Müslümanların Allah'tan başka ilahı yoktur ve Muhammed O'nun peygamberidir. Burada hiçbir muamma ve sır yoktur."

İmam Hatip mi.? Başlığına gelince..

Mengen İmam Hatip Ortaokulu öğrencilerimi iyi biliyor ve takip ediyorum.

Kimileri Belediye Başkanı oldu, kimi mühendis, kimi öğretmen, kimi çoğunlukla din görevlisi olup, dua edenlerimiz oldular.

Umre, burs ve laptop mu.?

Bunlar vakıa'ya sadece bir nebze vesile olabilir ki;

Buradan bir desise çıkarmanın hiç lüzumu yok.