Gerede Müftüsü Hasan İzmirli, 14-20 Nisan günleri kutlanan Peygamber Efendimizin ‘Kutlu Doğum Haftası' temasını Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından ‘Hz. Peygamber ve Birlikte Yaşama Ahlakı' olarak belirlendiğini söyledi.

Kutlu Doğum Haftası Gerede'de bir hafta ve sonra çeşitli etkinliklerle kutlanmaya devam edecek. Gerede Müftüsü Hasan İzmirli, Türkiye'de 1989'dan bu yana ‘Kutlu Doğum Haftası' kutlandığını belirterek, Yüce Allah'ın insanlığa en büyük ihsanı ve rahmeti olan ve Kur'an-ı Kerim'de büyük bir ahlak üzere” (Kalem, 68/4) olduğu bildirilen Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.), insanı insan yapan erdemlerin ve değerlerin odaklandığı yüce bir şahsiyettir. İslâm'ın öngördüğü kâmil insan modeli onun hayatında tecessüm etmiştir. Kitabımız Kur'an-ı Kerim'de Andolsun ki Resûlullah'da sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için mükemmel bir örnek vardır.” (Ahzâb, 33/21) buyurularak onun hayatı bizlere ‘yaşanabilir en güzel örnek' olarak takdim edilmektedir. Ancak, onun örnekliğinin ve temsil ettiği değerlerin iyi anlaşılması, bir bilinç ve hayat tarzı olarak canlılık kazanması gerekir” dedi.

İnsanlığın huzur ve mutluluğu için yaptığı çağrıyı güncelleştirmek birinci vazifeleri olduğun kabul eden İzmirli, Hz. Peygamber Efendimizin insanlığın huzur ve mutluluğu için yaptığı çağrıyı güncelleştirerek hayatımıza yansıtmak, örnek ahlâkını ve öğretilerini davranışlarımızın mihveri ve rehberi yapabilmektir. Nitekim o (sav), gerek ferdi, ailevi ve sosyal hayatı gerekse söz ve açıklamaları ile insanlığa kıyamete kadar kalıcı bir rehberlik ve örneklik sunmuştur. Onun sünneti, sadece Müslümanlar için değil, bütün insanlığın mutluluğuna ve kurtuluşuna ışık tutabilecek niteliktedir. Bugün için önemli sorunlarımızdan biri, Hz. Peygamber'in örnek hayatı ile kendi hayatımız arasında, sağlam bilgiye dayalı iyi bir köprü kurulamaması, dolayısıyla çevresine örnek olacak ahlâkî duyarlılığa sahip dindarlıkların üretilemeyişidir” denilebilir. Bu köprünün inşası için onun hayatını tekrar tekrar okumak ve onu iyi anlamak gerekir. Hiç şüphesiz insanlığın giderek bireysel benliklerine, çıkar ve hazza dayanan bir hayata yöneldiği bir ortamda hayatımızı güzel değerlerle inşa edebilmek için onun güzel ahlâkına, yol göstericiliğine her zamanki gibi ihtiyacımız vardır” diye konuştu.

Çağımız insanı, çevresindeki etkenlerden dolayı kalıcı bir barış ve huzuru yakalamada zorlandığını belirten İzmirli, Fert ve toplumların hayat çizgisi bir defa aklın, bilginin, düşünce ve sağduyunun kontrolünden çıktı mı, din o açık davetini ve uyarısını sürdürse de, artık sevginin yerini korku ve düşmanlık, barışın yerini kavga, fedakârlığın yerini bencillik, adaletin yerini haksızlık almaya başlar. Tevazu yerini kibre, ötekine saygı yerini küçümseme veya dışlamaya terk eder. En temel dini ve insani değerler, erdem ve yücelikler bile dünyevi yarışın etkili bir basamağı oluverir” ifadelerine yer verdi.

Gönül dünyamızın ve medeniyet anlayışımızın esası, yaratılanı yaratandan ötürü sevmek, varlığı sevgi ve şefkatle kucaklamak, kendimiz için istediğimizi başkası için de istemek olduğunu kaydeden İzmirli, Nitekim Anadolu, geçmişten günümüze binlerce yıllık tarihinde insanlığın farklı tecrübelerini, geleneklerini, değer ve anlayışlarını bağrında barındıran ve bunları nesilden nesle taşıyan, âdeta insanlığın kültür tarihiyle özdeş tarihî mirasa sahip bir bölgedir. Yine Anadolu, barış ve hoşgörü içinde bir arada yaşama, insana sırf insan olduğu için değer verebilme, farklılıkları zenginlik kaynağı ve iyilikte yarışma sebebi olarak görebilme anlayışının tesis edilmesinde dünya için iyi bir örnektir. Bu anlayışla yoğrulan Ahmet Yesevî, Yunus Emre, Mevlana, Şeyh Edebali, Akşemseddin, Hacı Bektaş Velî, Hacı Bayram Velî gibi sevgi medeniyetinin önemli ve etkili temsilcilerinin düşünceleri temelde marifet, muhabbet ve müsamahaya dayanır” dedi.

Kur'an'da Rabbin dileseydi insanları elbette tek bir ümmet yapardı.” (Hûd, 11/118) buyurularak insanların farklılıklarının ilahi hikmetin ve sınavın bir parçası olduğu vurgulandığını söyleyen İzmirli, Hucûrât suresinin 13. ayeti de bize bu konuda çok önemli bir ölçüt getirmektedir: Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız O'na itaatsizlikten en fazla sakınanızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir.” (Hucûrât, 49/13). İnsanlar farklı dil, din, cins, ırk, kabile, sosyal ve kültürel gruplar halinde yaşarlar. İçinde yaşadığımız coğrafya, önceki nesillerden devraldığımız kültür ve gelenek, mensubu olduğumuz inanç ve görüşler de bizim varlık ve kimlik dünyamızın adeta ayrılmaz parçalarıdır. İnsanlar bu farklara bağlı olarak farklı kimlik sahibi olur, bu kimlikle tanınır ve tanışır. Ayrıca her biri kendi farklılığını, özelliğini bir gurur, değer ve övünç vesilesi yapar. Ancak bu ayet, farklı yaratılmanın ‘kimlik edinme ve bu kimlikle tanınma, tanışma' fonksiyon ve hikmetini onaylarken; farklı sosyal ve etnik gruplara mensup olmanın üstünlük vesilesi olarak kullanılmasını reddeder. İnsanın şeref ve değerini, kendi iradesi ile elde etmediği aidiyetlere değil; kendi irade ve çabasıyla elde ettiği değerlere bağlar.İnsanların farklılıkları hakkında Kur'an'ın çizdiği bu çerçeveden sonra ifade edilmelidir ki, insanların birlikte yaşama ihtiyacı yaratılıştan gelen bir özelliktir ve bu aynı zamanda psikolojik olduğu kadar, sosyal ve iktisadî bir gereklilikten de kaynaklanmaktadır. Fertlerin huzur ve güven ortamında bir arada yaşayabilmesinin ön şartı da bireyler arasındaki sevgi, saygı, hoşgörü, yardımlaşma, dayanışma ve kardeşlik bilincinin oluşmasıdır. Toplumda birlikte yaşama bilincinin oluşabilmesi için, öncelikle fertlerin birbirlerine karşı iyi niyet ve samimiyet taşıması, insan olarak birbirine saygı duyması, bencillik ve bireysel çıkarcılığın insanı yiyip bitiren girdabından kurtulup paylaşmanın manevi hazzına ermesi gerekir. Bireylerin, görev ve sorumluluklarını yerine getirmede ihmalkâr ve sorumsuz davranışlar sergilemesi halinde, sonuç hem toplum hem de fert için acı olmaktadır. Bir toplumda sorumluluğun yerini, sorumsuzluk, vicdanın yerini acımasızlık, diğerkâmlığın yerini bencillik, paylaşmanın ve dayanışmanın yerini cimrilik ve vurdumduymazlık alırsa, kişilerin en yakınlarına dahi itimat edemeyeceği derecede güven bunalımı yaşanırsa, orada toplumsal yapı çöküntüye uğramış demektir” şeklinde konuştu.

İzmirli, Kur'an'ın, bireysel anlamda şükür, takva, sabır, iffet, doğruluk, dürüstlük ve çalışkanlık gibi ahlâkî değerlerin önemine vurgu yaptığını, diğer yandan birlikte yaşamanın gereği olarak paylaşma, af, dayanışma, fedakârlık gibi erdemleri ön plana çıkararak toplumsal yapıyı güçlendiren ahlaki ve insani erdemlere dikkatleri çektiğini söyledi. İzmirli, müslümanın birlik ve beraberliği, hayırlı ve güzel işlerde yarışmayı, akrabalara iyilik yapmayı, yoksullara haklarını vermeyi, iyiliği emredip kötülükten sakındırmayı, emanetlere riayet etmeyi, komşularla iyi geçinmeyi, adaletin gerçekleşmesini ve yaptığımız her işi en iyi şekilde yapmayı (ihsan) toplumsal ahlâkın temel dinamikleri olarak sunduğunu, öte yandan öfke, kibir, kıskançlık, kin, gıybet, kınama ve başkalarının özel hayatını araştırma (tecessüs) gibi, kişiye ve topluma zarar verecek her türlü ahlâkî sapmadan da sakındırdığını kaydetti.

Hz. Peygamberi anlamak Kur'an'ı anlamaya, Kur'an'ı anlamak da Hz. Peygamberi anlamaya bağlı olduğunu anlatan İzmirli, Peygamber Efendimizin söz ve uyarıları, örnek ahlakı, davranışları, sabırla sürdürdüğü eğitimi ve rehberliği sayesinde cahiliye toplumu medeni bir topluma dönüşmüş, şirkin yerini tevhit inancı, haksızlığın yerini adalet, kibir ve nefretin yerini tevazu ve sevgi, sonu gelmez çekişmenin ve bencilliğin yerini barış, huzur ve iyilikte yarışma almıştır. Öyle olduğu için de bu yeni dönem İslam'ın altın çağı, mutluluk çağı anlamında asr-ı saadet” olarak anıldığını hatırlattı. Müftü İzmirli, Hz. Peygamberin O hiç kimseyi ayıplamadığını, kötülüğe kötülükle karşılık vermeyip nefsi için intikam almadığını ayrıca etrafındakileri hiç incitmemiş, kendisinden talepte bulunanı geri çevirmediğini belirtti. Hz. Peygamber ve Birlikte Yaşama Ahlakı” bilincini halkımızla paylaşmak adına Gerede Müftülüğü olarak Kutlu Doğum Haftasının” ilçemizde dolu dolu geçmesini arzuladık. Bütün okul ve kurs öğrencilerimize yönelik, Hafızlık, 40 Hadis ve Bilgi Yarışması”, konferanslar, vaazlar, mevlit programı, ikramlar, öğrencilere hediyeler, ziyaretler vs. hepsi birliktelik ruhumuzu pekiştireceğine inanıyoruz.

Gerede Müftüsü Hasan İzmirli, ‘'Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (SAV)' in kutlu doğumunun, aziz milletimizin birlik ve beraberliğine, cennet vatanımızın bölünmez bütünlüğüne, İslâm Âlemi'nin samimi kardeşliğine, bütün insanlık âleminin hidayetine, hepimizin O'nun yüce ahlakı ile ahlaklanmamıza vesile olmasını diliyor, Kutlu Doğum Haftamızı en kalbî duygularımla tebrik ediyor; manevî hayatımıza yeni kapılar açmasını Yüce Allah'tan niyaz ediyorum'' diyerek sözlerini tamamladı. Haber Merkezi