HANYA KONYA BİR FİNCAN SALEP

Bundan tam üç yıl önce 2011 de kaleme aldığım yazımı, Bolu Valimiz Sayın Ahmet Zahteroğulları'nın salep hakkındaki görüş, girişim ve proje noktasındaki hassasiyetine dayalı olarak tekraren yayınlamam gerektiğine kanaat getirdim.

Sayın Zahteroğullarına teşekkür ediyor ve 2011 yılında yazmış olduğum yazımı kelimesine bile dokunmadan paylaşıyorum.

“Araç ilçesine bağlı Yeşilova köyünde yaşayan dört aile, senenin sekiz ayını ülkenin çeşitli bölgelerine salep toplamaya giderek geçiriyor.”

Bu hafta salep ile ilgili bir yazı yazmayı düşündüğümde, geçtiğimiz aylarda yerel bir gazetede yayınlanan, yukarıda ilk satırlarına yer verdiğim bir aile öyküsü çıktı.

Halbuki, salep öyküsünü, salebin bilinçsiz bir şekilde yok edilişini,

Hiçbir katma değer yaratmadan, yaratılamadan imha edilişini,

Dağlarımızda, köylerimizde, mezarlıklarda yetişen bu nadide salep bitkisinin yerele ve köylümüze katkısı olmadan tüketilişini yazacaktım.

Bu dört aile yıllar yılı, sekiz ayın tamamında salep toplarken, çadırlarda kaldıklarını,

Bir çok hastalığa yakalandıklarını, sara, verem gibi rahatsızlıklarla cebelleştiğini itiraf ediyorlar.

Topladıkları bu kıymetli bitkiyi dondurmacılara yok pahasına sattıklarını,

Salebin kendilerini için “hayat” olduğundan bahisle,

Yağmur, kış, çamur, sıcak kelimelerine sığınıp,

Hikayelerini ilk bakışta dramatize etmeyi başarıyorlar.

Buraya kadar hazin bir hayat hikayesi var.

Hangisi daha hazin geliyor size.

Toplayanlar mı, toplananlar mı.?

Tabloya baktığınızda yardım etmeniz gerektiği fikrine bağlanıyorsunuz,

Bu dört ailenin istediği de bu.!

“Yetkililer bize yardım elini uzatsın, durumumuz hiç iyi değil.”

Bilmiyorlar ki,

Yetkililer ellerini bir uzatsa,

“Hanya yı, Konya yı” görecekler.!

Bilmiyorlar ki;

Bu salep toplama işi sakat bir iş, izin gerekiyor.

Bilmiyorlar ki,

Dünyanın en önemli salep üreticisi Türkiye'yi, bu anlamda büyük bir tehlike bekliyor.

Bilmiyorlar ki,

Nadir orkide yumruları bilinçsiz bir şekilde kökünden toplandığında, yok oluyor.

Bilmiyorlar ki;

Dakikada yedi yüz yumru salep orkidesi, geriye dönüşümü olmadan talan ediliyor.

Okumuyorlar ki;

Bir çok ülke bu konuda radikal kararlar almış,

Avrupa Birliği ülkelerinde salep üretimi yasaklanmış,

Hatta Hollanda ve Almanya gibi ülkelerde tek bir orkide çiçeğinin koparılmasının dahi cezası 1000 Euro.

Hatta ve hatta, para cezasının yanı sıra iki yıl hapse varan hapis cezaları uygulanmakta.

Hiçbir şey bilmiyorlar,!

Yaptıklarının nelere mal olduğuna, olacağına hükmedemiyorlar.

Dört aile, tüm bu yaşananlardan habersiz, yapacaklarından zerre kadar ödün vermeden,

Kendilerini haklı çıkaracağını sandıkları, mazeretlerinin koynunda,

Sara'ya, vereme yakalanmak pahasına, risklere aldırmadan,

Bir katliamın ucundan tutmaya devamla,

Malum Afrodit, Banu Alkan'ın söylemeye uğraştığı, Beyaz Orkidem” şarkısı eşliğinde,

Endemik bitkilerin idam ipini çekiyorlar.

Ülkemizde, bildiğim kadarıyla bu salep yapımında kullanılan orkidenin toplanması izne tabi.

Belirli bir yasaklama olmamakla birlikte, yurt dışına çıkarılışı mümkün değil.

Bahse konu yumruları yurt dışına kaçırmaya yeltenen bir Hollanda'lı Edirne'de,

İsveç ve Danimarka'lı dört kişi Rize'de, yakalanarak,

Cezaları kesilmiş, ardından sınır dışı edilmişler.

Ve Fakat;

Daha vahim olan ise, yerelimizde olup bitenler.

Yerel bir gazetemizden bilgilendim, aynen şu cümle ile başlıyor haber.

“Büyük şirketlerle çalışan bitki casuslarının, ilimizde de ender bulunan endemik bitkileri yurt dışına kaçırdıkları belirtiliyor. Abant Gölü etrafında büyüyen ve halk arasında da Kardelen olarak isimlendirilen bitkinin, yurt dışına kaçırıldığı iddia ediliyor”

Mengen ilçemizde bu konu ile ilgili olarak;

Yani salep bitkisinin varlığından, yokluğundan, toplanmasından, köylümüze katkısından, katma değer yaratıp yaratamayacağından hareketle,

Bir dizi sohbet etme fırsatı yarattım, kendime, çevreme.

Baktım ve duydum ki,

İlçemize de dışarıdan, hatta bu yukarıdaki aile de olabilir,

Mengen ilçemiz köyleri civarlarında, salep yapımında kullanılan soğanları, farklı türden(kanlıca değil) özel mantarları toplayıp gidiyorlarmış.

Eğer bu toplanacak, belirli bir yerde kullanılacak ise,

Benim köylüm, benim yerelimdeki vatandaşlarım toplasın.

Yararlanacak, bir yerde kullanılacak ise, kontrollü şekilde o toplasın.

Hem korusun, hem yararlansın. Çam gibi, köknar gibi, meşe gibi.

Köylümün sadece orman köylüsü tanımının da, algısının da değişmesi gerekiyor.

Sadece ormanı bekleyen, koruyan, kesimini, tıraşlamasını, taşımasını yapan değil,

Aynı zamanda ormanlarımızda, tepelerimizde, yaylalarımızda, dağlarımızda yetişen her türlü bitkinin (orkide, kardelen, mantar, eğrelti otu, şimşir vs.) işlemini, projesi paralelinde, köylü vatandaşımız, yerelimizde yaşayanlar yapsın, ülkesine, yereline ve kendisine katma değer yaratsın.

Bu anlamda, orman ve tarım teşkilatlarımıza,

Yerel kooperatiflerimize, sivil toplum örgütlerimize önemli görevler düşüyor.

Bunun için derhal ve acilen yerelden başlamak üzere,

Akademik çalışmaların başlatılması, projelerin üretilmesi şart görünüyor.

Bolu Valimiz Sayın İbrahim Özçimen'in vakıa'ya yerelimiz noktasında, müdahil olacağına yürekten inanıyorum.

Vakıa, gerek orman teşkilatı ve gerekse tarım teşkilatı tarafından bilinmekle birlikte,

Bir akamet'in var olduğu ile yaşandığını tahmin etmek hiç de zor değil.

Kurumlar bazında, ilgili çalışmaları, buradan yazmak bana düşmez, bu yazımdan sonra, kendisine vazife çıkaranlar olabilir.

Saygı duyarız, teşekkür ederiz.

Edirne'de Rize'de olduğu gibi,

Yerelimizde de var ise, ki; olduğu şüphelerini okuyarak öğreniyoruz,

Jandarma tarafından yabancı uyruklu birinin yakalanmasını,

En az uyuşturucu operasyonları kadar önemsiyor,

Başta tarım ve orman teşkilatımızın proje kaynaklı çalışmalarını merakla bekliyorum.

Sayın Valimizin de, (dönemin valisi İbrahim Özçimen) konunun talimat ve yasalar noktasında takipçisi olacağını biliyor, kendisine güveniyorum.