Muhteremler, önünüz de iki yol vardı.

Merkezi Belediye Başkanlık binasının önü sayarsak;

Ya belediye önünden, önce Yıldırım Bayezid Camiine doğru giden merdivenlerden çıkıp,

Sonra Taşhan'ın yanından geçip,

Ardından caminin önündeki bayıra varıp, Fırka Tepesinin önünden sağa dönüp, bayır aşağı sallanabilirdiniz.

Ya da

Sol taraftan Fırka bayırına çıkıp, Kültür Merkezinin önünden geçip,

Stat bayırından aşağı vitesi boşa atıp, peygamber vitesine geçtiniz mi, pazar yerindeydiniz.

Ama her iki yolda zahmetliydi, eziyetliydi…

Tık nefes kalabilirdiniz,

Bayırları çıkarken motoru zorlayabilirdiniz, conta yakabilirdiniz,

İnerken de balataları sıyırabilirdiniz.

Rahmetlik Gölyüzü Mahallesi Muhtarı Rıdvan İlhan abimiz vardı.

Aynı zaman da benim çalıştığım Milli Egemenlik İlköğretim Okulunun da, Koruma Derneği başkanlığını yapardı.

O tadına doyum olmaz sohbetlerinde, Belediye başkanlığına aday olduğunda Fırka Tepesinin altından İhsaniye Mahallesine tünel yapmak istediğini anlatırdı.

O anlatırken biz de içimizden ‘Yahu Rıdvan Abi sana da boşuna deli dememişler' Diye de geçirirdik.

Ama söyleyemezdik, bıyık altından güler geçerdik.

Aradan yıllar geçti, aynı proje ile Alaaddin Yılmaz Bey çıktı karşımıza.

Çıktı da…

İnat mı inat tı, dik mi dik ti!

Kendisi ile konuşmak çok kolaydı, ama ikna etmek; zahmetli mi zahmetliydi.

“Olmaz” dediler, “hayal” dediler. O'na da güldüler.

Ancak vazgeçiremediler.

Bir taraf; “Aynı projeyi ölmeden önce Deli Ömer'le Deli Ali'nin konuşup tartıştığını duymuştum.” Diyerek kafa buldu.

”Delidir ne yapsa yeridir.” Diyerek destek verenler de oldu.

Ama Alaaddin Başkan çok iddialı olan

“Allah bazı kişileri özel yaratır.” Sözü ile son noktayı koydu.

Bir gün bir baktık ki hafriyat başladı, arkasından da dedikodular…

“Buna para yetmez, hafriyatta define buldu.” da denilirken,

Bazıları da,

“Buraya para gömüyorlar.” diyerek, atılan taşın kurbağayı ürkütmeyeceğini savundular.

Bu konuşmalara rağmen O, hızını alamadı, mahkeme kararlarına rağmen binaların gözünün yaşına bile bakmadı; yıktırdı.

Sonra kazdılar…

Kazdılar da kazdılar ve Belediye önünden Pazar yerine vardılar.

Uzatmayalım… Vallahi yaptı.

Kendisini seversiniz sevmezsiniz, icraatlarını beğenirsiniz beğenmezsiniz o ayrı,

Ama Allah var, tüneli de iyi de yaptı.

Ve tünelden geçip,

Pazar yerine gidip gelenler ise ne motoru zorladı, ne balata sıyırdı, ne de conta yaktı.

Ama şunu da hatırlatmadan geçemiyorum;

Bolu tarihinin en büyük projesi olan

Ve de

Tarihe damga vuran bu tünelin mükemmele ulaşması,

Sultan Hamamı'nı yapan, sanattan anlayan gözlerde saklı.

Şimdi

İster Belediye önünden git; 90 saniye,

İster Pazar yerinden gel; yine 90 saniye.

Sloganımız ise;

” Git gel Belediye 180 saniye.”