Abant İzzet Baysal Üniversitesi'nde (AİBÜ) düzenlenen konferansta erken dönem Türk sanatında taş heykeller konusunda aydınlatıcı bilgiler verildi. Bolu Halk Kültürünü Araştırma ve Uygulama Merkezi (BAMER) tarafından düzenlenen ‘Orta ve İç Asya Türk Sanatında Taş Heykeller' konulu konferansı, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaşar Çoruhlu verdi. Çoruhlu, heykellerin niçin ve hangi amaçlarla yapıldıklarını örnekler vererek anlattı.
Konferansında Moğolistan'dan Sibirya, Kazakistan ve Kırgızistan'a kadar geniş bir coğrafyayı etkileyen Türk kültür ve sanatı hakkında detaylı bilgi veren Prof. Dr. Çoruhlu, erken dönemlerde gelişen ve özel isimlerle anılan kültürlere ön Türk kültürleri dendiğini söyledi. Çoruhlu, Türklerde yaşam tarzlarının kültür ve sanatı etkilemesi ile ilgili Hun döneminden itibaren hem yerleşme yerleri ve şehirler hem de yaylak ve kışlak yaşamı vardır. Hareketli bir yaşam vardır. İkisi her zaman bir arada sürmüştür. Erken dönemde bozkır tipi, yaylak-kışlak yaşam tarzı biraz ön plandadır. Geç ortaçağdan itibaren olan dönemlerde de şehir yaşamı biraz daha ön plana çıkmaya başlamıştır ama bunlar en erken tarihten itibaren her zaman vardı. Yani Türkler göçebedir, göçebelerin belli türden sanatları olur diye klişe laflar bu dönemler için tamamen yanlış ve geçersiz ifadelerdir.” diye konuştu.
‘En Yaygın Yapılar Kurganlar'
Erken dönem Türk sanatından günümüze ulaşan en yaygın yapıların kurgan denilen mezarlar olduğunu anlatan Prof. Dr. Çoruhlu, Bunlardan Orta ve İç Asya'da yayılmış binlercesini görüyoruz. Hali hazırda hepsi açılmış değil. Bunların içinden de çok çeşitli sanat eserleri karşımıza çıkıyor. Her bir mezardan irili ufaklı 4-5 bin eser ortaya çıkarılıyor. Kurganlar, İslam öncesi Türk sanatının önemli örnekleri olarak karşımıza çıkıyor.” dedi. Çoruhlu, bir kadına ait kurganı göstererek, şunları söyledi.
“Soylu bir kadının, şaman diye söz edilen kadının mezarı. Ağaçtan bir lahit içinde bir kurganın içine gömülmüş, atlarla birlikte, yan odada atlar var. Bu mezarın içine giysileriyle birlikte yan tarafı üzerine gömülerek lahtin içine yerleştirilmiş. Bunun içinde o dönemden kalma ölüye sunulmuş olan yemek kalıntıları bile günümüze gelmiş. Çeşitli eşyalar bu mezarlara gömülüyorlar. Bir kısmı altın, gümüş, tunç, ahşap. Hatta ilk dokuma örnekleri de günümüze gelebilmiş. Dünyanın ilk düğümlü halısı Pazırık halısı da bu kurganlardan birinin içinden çıkarılmıştır ve halı sanatının ilk defa Türklerle birlikte ortaya çıktığını göstermesi açısından da önemli bir örnektir.”
‘Heykeller İnsan Boyundan Çok Daha Uzun Olabiliyor'
İslamiyet öncesi Türk sanatında heykeller ve dikili taşların önemli yer tuttuğuna işaret eden Çoruhlu, Bunlar çoğunlukla mezarlık alanlarda karşımıza çıkıyorlar. Mezarların etraflarında ya da üzerlerinde bulunuyorlar. Bu taşlar bazen insan boyundan çok daha uzun olabiliyor. Heykellerin içinde 2.5 metreye yakın olanları da 55-60 cm olanları da var. Bu heykellerin malzemeleri daha çok yöresel taşlardan elde ediliyor. Bazı mermer örnekler de vardır. Aynı zamanda heykeller ve dikilitaşların yer aldığı alanlar tören yerlerini oluşturuyor.” şeklinde konuştu.
İslamiyet sonrası Türk sanatlarının kökeninin İslam öncesi Türk sanatlarına dayandığını kaydeden Çoruhlu, konuşmasında heykellerin niçin ve hangi amaçlarla yapıldıklarını da örnekler vererek ayrıntılı şekilde anlattı ve özetle şunları söyledi:
Kül Tigin ve Bilge Kağan Külliyelerinden Örnekler…
“Göktürk döneminde 3 boyutlu olarak yontulmuş bir taş örnek. Kültigin türbesindeki örneklerlerden biri bu ve bu