Bolu Olay Gazetesi köşe yazarlarından Erdem Özçelik 4 yıllık bir çalışmanın sonunda ortaya çıkarttığı eserinde küçük bir ailenin başından geçen ilginç olayları ve o tarihlerde Türkiye'de meydana gelmiş gündem yaratan konuları işliyor. Yazara göre, okuyan herkesin kendinden bir şey bulacağı kitapta; akıcı, sürükleyici ve sade bir dil kullanılmış. Ayrıca Nazım Hikmet, Ümit Yaşar Oğuzcan gibi ünlü şairlerden alıntı yapılmış dilden dile dolaşan şiirlerde kitaba farklı bir lezzet katmış. Bunun yanında ''...En büyük gölgedir kaderlerimiz, en büyük ıssızlığımızda... Takip eder durur bir ömür boyu sessiz sedasız. Karanlığın, karabasanların, sızıların, zemheri duyguların, lal olmuş dile gelmeyen yaraların ve en önemlisi ıssızlığımızın elçisi, gölgesidir alnımıza kazınan silinmez yazgı. Tıpkı ensemizde bir nefes, yanı başımızda sessiz bir nöbetçi gibi... Öyle ya hepimizin bir hikayesi vardır. Neyini, nasılını bilmediği, sonunu yazamadığı...'' diyerek başlayan roman keyifli bir çalışma olduğu izlenimi uyandırıyor.

Roman hakkında kısa bir bilgi veren Erdem Özçelik, Selim, 1980 darbesinden sonra dünyaya gelmişti. Abisi Umut'un acısı üstüne doğmuştu bilmeden. Taze bir sızının müjdeli haberiydi kısaca. Yeni bir ümitti tüm aile için. Herkes onun gelişiyle farklı bir havaya bürünmüştü. Asiye'si, Süleyman'ı, babası Kahraman'ı, annesi Handan'ı, amcası Menderes'i, halası Zeynep'i farklı bir heyecan sarmıştı. Abisi Umut'un acısına en şifalı merhem olmuştu sanki. Fakat bir süre sonra Selim, beklenen çocuksal gelişimi gösteremeyerek tüm ailenin hayatını yeniden kabusa çevirmişti. Küçük delikanlı ilerleyen zamana rağmen yürüyemiyordu. Hatta emekleyemiyordu bile. Ve vakit kaybetmeden doktorlara, hastanelere koşmuşlardı. Önce komşuları doktor Adnan'a, sonra Zonguldak çocuk hastalıkları hastanesine, oradan da İstanbul Balta Limanı Kemik Hastanesine... Koyulan teşhis ise kalça çıkıklığıydı. Ve çok geç kalınmıştı. Sakat kalma ihtimali bile vardı. Bu acı gerçekle bir dizi tedaviler, ameliyatlar gerçekleştirilmişti. Ama ne yazık ki Selim sakat kalmıştı. Bundan sonra aksak bir bacakla hayatına devam edecekti. Öte yanda ailesi ise acı denizlerinde kaybolmuştu. Önce Umut, sonra Selim... Gelecekle ilgili tüm hayalleri katran karası bir bataklığa dönmüştü. Acı çekiyorlardı. Ve bu acı ile günler ayları, aylar yılları kovaladı. Selim okul çağına gelmişti. Sorunlarda zamanın yardımıyla kapanıyordu. Bu süreçte Selim'e Aslan ve Eda kardeşler katılmıştı. Her şey sakinleşmiş, normal seyrine oturmuştu. Fakat kader henüz sözünü bitirmemişti. Selim ilkokul üçüncü sınıfta yaşadığı talihsiz bir bıçak kazasıyla sağ gözünü yitirmişti. Uzun tedaviler, ameliyatlar yine hayatını zindana çevirmişti. Tüm çocukluğunu, eğlenceli yıllarını alıp götürmüştü. Hatta sınıfta kalma ihtimaliyle bile karşı karşıya kalmıştı. Fakat öğretmeninin yardımıyla bu süreci geçiştirmeyi bilmişti. Gözü ise kurtarılamamıştı. Artık aksak bacağının yanında görmeyen birde göze sahipti. Kısaca yarım bir insan olmuştu. Ve bu olumsuzluklarla yılmadan hayata hazırlanmaya devam etmişti. Canla başla çalışarak önce ilkokulu, sonra orta okulu bitirdi. Liseye geldiğinde ise Ebru ile tanıştı. Hayatının ilk aşkıydı Ebru. Görür görmez vurulmuştu ona. Ondan başka bir şey görmüyor, bilmiyordu. Fakat çok geçmeden oda diğer acıları gibi derin bir sızıya dönüşüvermişti. Aşkına olumlu bir cevap alamamış, tazecik duygularıyla yalnızlık tünelinde bir başına kalmıştı. Dışında da sadece dersleri vardı. Başarılı bir lise eğitiminin sonrasında üniversite zamanına erişmişti. Sınavlara girmiş, başarılı bir sonuç elde etmişti. Ancak devletin meslek liselerine koyduğu katsayı engeline takılarak hedeflediği amaçlara ulaşamamıştı. İki yıllık meslek yüksek okuluna kayıt olarak hayatını devam etmişti. Eğlenceli, eğitici, başarılı ve yıllarca anımsayacağı bir tecrübeye sahip olmuştu. Mutluydu o yıllarda. Belki de hayatının en değerli zamanlarıydı. Unutulmazdı, harikaydı. Ve bu sürecin sonunda başarıyla okulundan mezun olmuştu. Artık iş dünyasındaydı. Taze bir işsizdi yani. Ama yılmadan, bıkmadan, usanmadan iş arayarak hedefine ulaşmış; özel bir şirkette göreve başlamıştı. Mutluydu da çalıştığı iş yerinde. Arkadaşları, görevi, çevresinde bulunanlar fazlasıyla huzur veriyordu. Sonrasında yaşadığı bir sürpriz fazlasıyla şaşkına çevirmişti” dedi.Haber Merkezi