KESK Bolu Dönem Sözcüsü Serdar Koçyiğit, Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamaların ardından bir açıklama yayınladı. Koçyiğit yayınladığı açıklamada, şu ifadelere yer verdi:

“Bugün dünyamız kapitalizmin kar hırsıyla yarattığı savaşlar, yoksulluk, ekolojik kriz ve zorunlu göç sarmalında boğuşuyor. Yüzde birin çıkarları için yüzde doksan dokuzun başa çıkmak zorunda olduğu sorunlar her geçen saniye daha da artırıyor. Özellikle Küresel kapitalizmin bir sonucu olarak karşımıza çıkan göç, güvenli ve insanca bir yaşam hakkı arayanları sermayenin ucuz, güvencesiz ve sömürülebilir iş gücü olarak kullanıldığı bir boyuta sürüklemektedir. Buna karşı herhangi bir sosyal hakka ve statüye sahip olmama durumu göçmenlerin ortak ses çıkarmalarının önünde set olarak durmaktadır. Yaşanan göç dalgasının müsebbipi olan devletler ise bir yandan neo-liberal kapitalizmin isteklerini hayata geçirirken bir yandan da kendi egemenliklerini içerde pekiştirmenin yolu olarak göçmen karşıtı tavır almaktadır. Devletlerin göç dalgasına karşı birbirlerini parayla karakol haline getirmeye çalıştığı bir süreçte AKP eliyle ülkemize bu rol biçilmiştir.”

“ŞANTAJIN ORTASINDA İSE GÖÇMENLER ORADAN ORAYA SAVRULMAKTADIR”

“Emperyalist ve radikal islamcı politikaların bir savaş alanına dönüştürdüğü Ortadoğu'dan daha insancıl bir yaşam arzusu ile kaçan göçmenler AKP iktidarı ile Avrupa Birliği’nin elindeki bir pazarlık kartına ya da şantajlara indirgenmektedir. Bu şantajın ortasında ise göçmenler oradan oraya savrulmaktadır. AKP'nin içerde ve dışarda hegemonyasını güçlendirme arzusu ile müdahil olduğu Suriye iç savaşından sonra bugün de Afganistan'da kartlarını sahaya sürdüğünü görmekteyiz. Her kartta daha fazla şiddet, daha fazla ölüm ve güvenli bir hayat için batıya doğru daha fazla göç tetikleniyor. Dünyanın bir gerçekliği olan göç meselesinin nasıl yönetileceğine dair herhangi bir tartışma da kamuya açılmadı. Yaşadığımız durum bir göçmen krizi değil, yönetememe krizidir. Siyasetçiler yeni göç hareketleri karşısında yetersiz kaldıkça veya kendi toplumlarındaki ekonomik ve toplumsal dönüşümler karşısında politika üretemedikçe, bir günah keçisi olarak göçmenleri, mültecileri hedef gösterme kolaylığına kaçabiliyorlar. Yoksullaşma, gelir eşitsizliği, sosyal devletin zayıflaması gibi sorunlar karşısında söz üretemeyen siyasetçilerin hem Avrupa’da hem Türkiye’de mülteci karşıtı popülist söylemlerle kolaya kaçtığını görüyoruz. Kördüğüm halini alan göç politikaları, tüm bu eşitsizliklerin üzerini örten egemen ideolojiyi etnik ve mezhepsel ayrışmayı sürdürmek ve kendi seçmenini konsolide etmek için kullandıkları bir aparata dönüşüyor.”

“EN HAFİF TABİRLE SORUMSUZLUKTUR”

“Ülkemizde ekonomik ve siyasi krizin nedeni olarak görülen göçmenlere yönelik baskı ve şiddetin her geçen gün arttığı bir ortamda Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın, “Yabancı uyruklu kim varsa abonemiz olan, su fiyatlarına, katı atık ücretlerine başta olmak üzere bazı ücretlerde 10 kat zam yapacağız” şeklindeki ayrıştırıcı ve göçmenleri hedef gösteren tutumu bulunduğu konum itibariyle en hafif tabirle sorumsuzluktur. “Yabancı uyruklu vatandaşların” neden ülkemize göç ettiğine, AKP iktidarının dış politikalarına ,tüm komşu ülkelerle barışçıl bir siyaseti terk etmesine ve emperyal heveslerine dair muhalefet etmeyip, buradan milliyetçilik devşirmektir. Samimi olarak insanların kendi yurtlarında kalması temenni ediliyorsa savaş çığırtkanlığı yapmak yerine savaşa karşı bir irade gösterilmelidir.”

“ÜLKEMİZİ BU BATAKLIĞIN İÇİNE SÜRÜKLEYEN AKP İKTİDARINA KARŞI GÖSTERMELİYİZ”

“Unutulmamalı ki fırsatçı stratejiler, sadece sığınmacılara değil, insanlığımıza karşı da işlenen ihanetlerdir. Eşitsizliğin ve adaletsizliğin olduğu bir dünyada göç akınları bitmeyeceği için öfkeyi sığınmacılara değil emperyalist savaş politikalarına, sömürünün sebebi olan kapitalizme ve ülkemizi bu bataklığın içine sürükleyen AKP iktidarına karşı göstermeliyiz. Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu olarak, iktidar yetkililerinin en yüksek perdeden ifade ettiği “ göçmenler olmasa ekonomimiz batar” ifadesi göçmenlere karşı nasıl bir emek sömürüsü olduğunun ve emek üzerinde kurulan tahakkümün itirafıdır. Bu sömürü düzenine karşı dün olduğu gibi bugün de halklar arasına örülen her türlü ırkçılık ve ötekileştirme duvarına karşı ülkemizde ve dünyanın her köşesindeki güvencesizlerle dayanışma ağını güçlendirmeye devam edeceğiz.”