Bugün ne yazacağıma karar veremiyorum.

Halbuki;

Sabah içilen;

Berrak, sıcak bir çay,

Küçük bir ekmek dilimi bile,

Dilimi çözmeye yetiyordu.

Ninemin derdi ki;

“Dili tutulasıcalar..!” ……………………….?

Benim ne derdim, tasam, yazmama engel neyim olabilirdi ki..!

Asıl mesele,

Asıl üzerinde durmamız gereken,

Dillerimizi kenetleyen,

Dişlerimizi sıkmamıza neden olan bir şeylerin var olduğu ile alakalı.

Sebebini bildiğimiz ama bir türlü nedenini çözemediğimiz,

Fark edemediğimiz,

Toplumun her kademesine ince ince ve bazen zalimce, fenalık dumanının üflendiği.!

Galiba boşuna…!!

Boşu boşuna,

Soluyoruz..

Soludukça...!

Soluyoruz.

Yapraklar yeşilini terk ediyor,

Yiğit, yürek çiçekleri renklerini kaybediyor.

Balkon saksıları,

Mehtap akşamları,

Denizin yakamozları,

Rodrigo'nun gitar konçertosu eskisi gibi değil.!

Kin,

Nefret,

Hakaret,

Yakıştırma,

Yapıştırmalar,

Bağışıklık sistemimizi bozmaya meyilli.!!

İnsani değerlerimize,

Aldığımız nefese,

Yediğimiz yemeğe,

İçtiğimiz suya,

Ettiğimiz sohbete,

Gördüğümüz göze,

Hissettiğimiz tene,

Bulaşan mikroplar, insani gücümüzü kırdıkça, gücüme gidiyor..

Gücüm, kalemden,

Kalemim, cümlelerden utanıyor.

Onlar ettikleri kelamlardan bir haberken,

Mahcubiyetim yerlerde sürünüyor.

Ar'sız, izan'sız kelimeler,

Cümlelerin arasından sıyrılıp, cümlemizi adres sormadan birer kurşun gibi kalplerimizden vuruyor.

Vuruluyoruz.

Farkında bile değiliz..

İnsanlığımız gidiyor..

Çatışmalarda şehitler göğüslerinden vurulurken,

Buralarda,

Seviyesiz çakmalarla,

Beyinlerimiz isabet alıyor.

Akıl tutulmaları yaşıyoruz.

Ve Fakat..

Akılsızlar, şifacı olmuşlar.

Kin ve nefret dolu ilaçlı şırıngalar elden ele,

Asılsız, itibarsız, mesnetsiz cümleler dilden dile dolaşıyor..!

Yazık..

Çok yazık oluyor.

Geleneklerimizin, kültürümüzün aşı hamuruyla bunları çabuk atlatıyorduk.

Klinik bir vaka oluşmadan,

Mikroplar üzerimize bulaşmadan,

Sabaha,

Daha bir diri..!

Öğleye

Daha bir kolay ulaşıyor..!

Tebessümümüz yüzümüzden eksik olmuyordu.

Ergen isyancılar her zamankinden daha çok anarşist söylem içerisindeler.

Beyazıt Öztürk'ün psikopat karakteri gibi ortalıkta geziyorlar ve sayıklıyorlar:

“Her şey bozulsun istiyorum ama aynı zamanda düzelsin de istiyorum.!” Diyenden geçilmiyor.

Her şeye her bir şeye düşmanlar, düşman kesilmişler.

Gönül vicdanları dağlanmış haldeler.

Nasıl olacak şimdi.!

Bozulsun mu istiyorsun..!

Yoksa düzelsin mi.!

Biraz olsun samimiyet..

Mustafa Cop'un dediği gibi eğitim şart”

Yeter mi.?

Yetmez..

Ama önce,

Temizlik;

Hem iç, hem de dış.!!

Her türlü kıl fenalıklarını da perdahlayıp,

Kendine sormalısın..!

Varsan eğer.!

Yaşıyorsan..