Dikkat ettiniz mi bilmem.!

Ya da hiç gözünüze çarptı mı.?

Huyunuza, suyunuza, itiyatlarınıza ters giden bir şey fark ettiniz mi.?

Sıra dışı, alışkanlık ötesi, dikkat kesilince rahatsız edici..

Kuştan,

Börtü böcekten,

Elektrik direklerinden,

Sedaş kutularından,

Reklam panolarından,

Totemlerden,

Fetişlerini belli edenlerden,

Leylek yuvalarından,

Şehrin bulvarlarından,

Saat kulelerinden,

Trafik ışıklarından,

Yayalara yol veren, hanımefendi ve beyefendilerden,

Metruk binalardan,

Şık apartmanlardan,

Kıç atan şahinlerden,

Güvercinlere yem atan efendilerden,

Çekirdek çitleyenlerden,

Telefon hatları çekmeyenlerden,

Hatlarını sergilemekten çekinmeyenlerden,

Havuzlardan, parklardan, kafelerden, yazandan, çizenden..

Bisiklet yolunda yürüyenlerden,

Yaya yolunda bisiklet sürenlerden,

Heykellerden,

Bahsetmiyorum/bahsetmeyeceğim.

Aslında mevzua nasıl ve nereden gireceğimi bile kestiremiyorum.

Konuya nasıl dalayım.! nasıl anlatayım onun derdindeyim.

Dalıp da çıkamamak var ya. Tam da oradayım.!

En azından kalemim, sahilsiz yazılarımda benden iyi yüzüyor.!

Demem o ki;

Günün belli bir saatinden, uzun zaman dilimine uzanan bir süreyi,

İzzet Baysal Caddesinin bir yerinde, devamında; bir köşede heykel gibi dikilmeyi, bir taburede saatlerce oturmayı aklım almıyor mesela.

Gezmeleri,

Yorulmaları,

İki hasbıhal ederek oturmaları,

Gölge altında serinlemeleri,

Yağmurda saçak altına sığınmaları,

Banklara ilişmeleri,

Vitrinlerde gezişmeleri,

Alışverişleri demiyorum,

İnsani alışkanlıklarımızı, hiç demiyorum.

Konumuz da bu değil zaten..!

Sıra dışı bir pozisyondan; hissiz, kayıtsız, umarsız bir poz vermeden.!

Bir çok insanın; başı boş birinin dahi beceremeyeceği ve dahi bıkacağı, aklına dahi getiremeyeceği,

Saatlerce ama saatlerce; aynı konumda oraya yapıştırılmış gibi,

Taburede, ya da bir bankta oturmaktan,

Ayakta dikilmekten..!

Amaçsız bir konuşlanmadan bahsediyorum.

Durduğu, oturduğu yerde üşenmeden saatlerce oturabilmek nasıl bir şey.?

Sabah oraya bırakmışsa kendini, ihtimal akşam da bıraktığı yerden alıyor olmalı kendini.!

Heykel gibi durmak,

İzlemeyi, gezmeyi değil de,

İzlenmeyi sevmek nasıl bir duygudur ki..

Saatlerce aynı yerde, aynı konumda, aynı açıda bir insan nasıl durulabilir,

Oturduğu yerde nasıl saatlerce dikilebilir.

Becerebilir.!

İnsandan heykel kıvamında,

Kendisini sergilemekten pek hoşlanan,

Kendisini galiba, vitrindeki manken sanan,

Bir psikoloji ile kafam cebelleşiyor..!

Dikilmenin de bir adabı,

Bir töresi,

Bir kültürü olmalı diyor,

İzlemekten, temaşa etmekten, gezmekten ziyade,

İzlenmeyi, temaşa edilmeyi itiyat edinen bu isimsizi, kendi içinde yarattığı, kendi hayal kahramanını,

Gizemli halleriyle,

Yine orada onu kendi halinde bırakıyor,

Akıbeti merakla bekliyorum.!