Dağları ben yarattım…

Büyük Camii Mahallesi Arasta içinde bulunan binanın dar merdivenlerini çıktık ve kapıdan içeri girdik,

Ördek sobanın etrafında ısınmaya çalışan gençlerin hepsi ayağa kalktılar, ceketlerinin önünü iliklediler.

O oturmadan oturmadılar,

O konuşmadan konuşmadılar.

Çünkü O

Ülkü Ocakları Başkanıydı…

Sonra öğretmen oldu ve göreve gitti birkaç sene sonra ise ailesinin isteği ile istifa etti ve esnaflığa başladı.

Sonra siyaset…

Milletvekili adayı oldu ardından Belediye Başkanı adayı.

Bolu Bakırcılar, Kalaycılar ve Tenekeciler Odası Başkanlığı yaptı.

Şu anda Yukarı Çarşı'yı Koruma Güzelleştirme ve Yardımlaşma Derneği Başkanı.

Bahsettiğim kişi, aynı zamanda Milliyetçi Hareket Partisinin İl Yönetim Kurulu Üyesi.

İş yeri açık olmasına rağmen

Bu kişi şu anda parti de ne iş yapıyor biliyor musunuz?

Çay demliyor, o çayı elleri ile partiye gelenlere ikram ediyor.

Yetmiyor…

Ortalığı siliyor süpürüyor, tuvaletleri bile temizliyor, hizmetçilik yapıyor.

Hem de parasız ve de karşılıksız…

Niçin?

Allah rızası için,

Ülkücü Harekete gönül verdiği için…

Hayrettin Pulatlı Abim!

Herkesin içinde zorla da olsa ellerinden öptüm.

Azamet, büyüklük ve kibriyanın ancak O Yüce Yaradan'a mahsus olduğunu

Ve

“Azamet ve Kibriya bana mahsustur. Bu iki sıfatta bana ortak olmak isteyenlere çok acı ızdırap ederim.'Hadis-i Kutsusi' ni bizlere hatırlattığın için yine öpüyorum.

Ülkücünün azameti olmaz,

“Ben olmaz isem bu parti olmaz.” hastalığına yakalanmaz,

‘Ne haliniz varsa görün.' ucuzluğuna kapılmaz, burnu bir karış havada ve ‘Dağları ben yarattım edaları ile dolaşmaz.'

Bu hareketin mensuplarının koltuk, makam mevki para hırsı yoktur.

Ama

Bu ülkücü milliyetçi hareketin 5000 şehidi vardır,

Bu hareketin hayatının baharında idam sehpalarına Allah Allah diyerek gidenleri vardır,

Bu hareketin, dul ve yetimleri vardır.

Bu hareketin, bu dünyada birbirine kavuşamayan sevdalıları,

Ağlamaktan gözyaşları kurumuş ana ve babaları vardır.

Bu hareketin zindanlarda çekilen çileleri vardır, sürgünleri vardır, okullarından kovulanları, işten atılanları, iş bulamayanları vardır.

Onun için

Azamet ve Kibriya ülkücü ile aynı anda aynı yerde durmaz,

Ama nefis denilen bu hastalığa yakalanmış olanlar için şifa, ya da yakalanma ihtimali olanlara önlem olması için,

Hayrettin Pulatlı Abimin elinden çay içmemizde fayda var.

Dedik ya şifa olur.

Bu yazının amacı ise Hayrettin Abimizi bir yerlere taşımak değil, bir dava adamının gerçek bir partilinin nasıl davranması gerektiğini ifade etmektir.

Ve de

Bizimde ne padişah gibi fermanımız vardır ne de Lokman Hekim gibi dermanımız, yalnızca aktan karadan alanlara, sazdan sözden anlayanlara mesajımız vardır, o kadar.

Not: ‘Ben' hastalığına yakalanmış insanlara fırsat vermemek için yazımın altına ya da ziyaretçi defterine bu yazı ile ilgili yorum kabul etmiyorum ve gazetemizin ilgilisinden bu konuda hassasiyet bekliyorum.