Türkiye Kamu Sen Bolu İl Temsilcisi Hüsnü Yaman, Doğu Türkistan'da yaşanan soykırımı, Musul'da Türk Konsolosluğuna yapılan baskın ve Türkmen kenti Telafer'de yaşanan zulümler için yazılı bir açıklama yaptı. Yaman, Hiç kimsenin bu milletin içini yakmaya, soydaşlarımızı yalnız ve çaresiz bırakmaya ve bir terör örgütünün insafına terk etmeye hakkı yoktur” dedi.
Türkiye Kamu Sen Bolu İl Temsilcisi Hüsnü Yaman yaptığı yazılı açıklamada şu ifadelere yer verdi;
“Türk milleti olarak kara günler yaşıyoruz. Dünyanın dört bir yanında Türklere soykırım uygulanıyor. Milletimizin büyük çoğunluğu olayların farkında bile değil; günü kurtarma telaşına düşmüş durumda. Stratejik derinlik söylemi, Türk milletini yutan dipsiz bir kuyuya dönüştü. Musul'da Türk Konsolosluğu, tek bir mermi dahi sıkılmadan teröristlere teslim edildi.
Konsolosumuz da dâhil olmak üzere askerlerimiz ve konsolosluk çalışanlarımız, kamu görevlilerimiz teröristlere rehin düştüler.
Binlerce yıllık Türk kenti Telafer'de insanlık dışı bir dram yaşanıyor. Ama bir tek yetkili çıkıp, Türkmen soydaşlarımızla ilgili bir açıklama yapamıyor.
Anlaşılan odur ki, birilerinin efeliği ancak ellerlinde Türk bayraklarıyla hak arayan vatandaşlarımıza, memurlarımıza söküyor. Ülkenin Batısında Ali kıran, baş kesenler, Sivas'ın doğusunda, sınırlarımızın dışında, süt dökmüş kediye dönüyor.
İşte bu yüzden yıllardır yurt dışında yaşayan soydaşlarımız büyük bir ihmalin ve dışlanmışlığın kurbanı olmaktadır.
Doğu Türkistan'da yaşanan soykırımın ardından, Musul'da konsolosluğumuza yapılan baskın ve Türkmen kenti Telafer'de soydaşlarımızın yaşadığı zulüm artık sabırlarımızı taşırmıştır.
Kerkük, Musul, Telafer, Tuzhurmatu gibi Türkmen nüfusunun yoğun olarak yaşadığı kentlerde peş peşe yaşanan olaylar, bu coğrafya'da Türk isminin silinmesi için çabalayan şer odaklarının bir planıdır. İçimizi yakan ise bu hain plana seyirci kalan ve hatta payanda olan idarecilerdir.
Yüzyıllardır Türkmen kardeşlerimizin yaşadığı bu topraklardan sürülmesi, ırzlarının ayaklar altına alınması, katledilmesi; vicdanı olan her insanın içini kanatmaktadır.
Stratejik derinlik sloganıyla uygulanan yanlış dış politika neticesinde, Türkmen kardeşlerimiz de sözde değerli yalnızlığa terk edilmiştir.
Bölgede IŞİD adında bir terör örgütü peydah olmuş, Müslümanlık ve Cihad adı altında Türkmenleri ve Türk vatandaşlarını hedef almaktadır. Peşmerge, yıllardır soydaşlarımıza zulmetmektedir.
Terör örgütü bölgede kendine bir yer edinmiş ve Türk adını silmeye çalışmaktadır. Ne yazık ki, bölgedeki kardeşlerimiz tam bir ateş çemberinin ortasında bırakılmıştır.
Türkmenler üzerinde uygulanan bu katliama ne Hükümetin ne de dünya devletlerinin seyirci kalması asla kabul edilemez. Dicle kenarında bir koyun kaybolsa hesabının kendilerinden sorulacağını ifade edenler acaba Türkmenelindeki soydaşlarımızı ne olarak görmektedirler?
Telafer'de katledilen soydaşımız, Musul'da esir tutulan 8 aylık bebeğimiz, Tuzhurmatu'da ayaklar altına alınan ırzımız, namusumuz; Mısır'dakinden, Filistin'dekinden daha mı değersizdir?
Türkemenlinde katledilenlerin ismi Rabia olmadığı için mi, birilerinin kılı kıpırdamamakta, gözyaşı vampirleri, yitip giden canlarımıza bir damla gözyaşını çok görmektedir?
Adana'da durdurulan TIR'larda Türkmenlere yardım yapıldığı söylenmişti. Bu yardımlar nerededir?
IŞİD terör örgütünün elemanlarının Türkiye'de tedavi edildiğine dair iddialar doğru mudur?
Ne acıdır ki, ülkemizi yönetenler bölgeyi kan gölüne çeviren, toplu katliamlar yapan terör örgütü IŞİD'i hala Terörist” olarak değil IŞİD UNSURLARI” olarak tanımlamaktadırlar.
Bugün bayrağımız yerlere in