Yazıma Ulu Önder Atatürk'ün sanatla ilgili sözleriyle başlamak istedim. Bir ülkenin gelişmişliği, sanayii ve teknolojinin yanında sanatsal ve kültürel gelişmelerle belirlenir. Bolu,Ankara ve İstanbul arasında bir şehirdir. Üstelik İpek yolu üzerinde olan şehrimiz sayılamayacak kadar çok uygarlıklara ev sahipliği yapmıştır. Şehrin neresine baksanız tarih ve kültür varlıklarına rastlanır.

Ben Bolulu olmaktan gurur duyarım. Bolu kendi halinde yaşayan bir şehirken, üniversitenin açılmasıyla sıradan Anadolu şehri kimliğinden çıkarak modern ve en çok göçü alan şehirlerarasına girdik son zamanlarda. Bu konuda bazen eskiyi özlemle anmamıza neden olsa da şehrin ilerlemesi, olumlu bir gelişmedir.

Ben aslında Bolunun sanat ve kültürel açıdan gereken noktaya gelemediğini düşünüyorum. Bolu Belediyesinin şehir merkezinde bulunan Mehmet Yücetürk Sanat Merkezini çoğunuz bilirsiniz. Benim çocukluğumdan bildiğim bir tarihi binadır. Sonra tarihi dokusu korunarak restore edilmiş şu anki haline gelmiştir. Bir çok sanatsal sergilere ev sahipliği yapıyor. Ben aynı zamanda emekli olduktan sonra sanat merkezindeki resim eğitim kursuna katıldım. Çizgi bile çizmeyi beceremezken dört senenin sonunda epey ilerledim. Gittiğim yıllar boyunca, öğretmenimiz eşliğinde yaptığımız eserleri ya yıl sonunda ya da ara dönemlerde sergiliyorduk. Heyecanla sergi açılış zamanını iple çekiyorduk. Ürettiğin, emek verdiğin bir eseri başkalarıyla paylaşmak, beğenilmek duygusu insanların doğasında var olduğu içindi heyecanımız. Protokolden gelen olursa sevincimiz ikiye katlanıyordu. Orası sanat merkezi olduğu için Bolu adına yaptığımız sanat faaliyetleri anlam kazanıyordu. Bazen protokolden kimse gelmiyor, kendimiz yapıyorduk açılışımızı. Gelen davetliler de öyle merdivenin ta altından başlamıyordu. Gelenler kursiyerlerin yakınları ile sanata düşkün insanlardı. O zamanlarda dikkatimi çeken en önemli şey de meydandan gelip geçen insanların sanat merkezine başını çevirip bakmamasıydı. Oysa resim sergisi ücretsiz gezilebilecek bir mekândı. En azından içeri girebilirler, çok kısa bir süreyi harcayarak sergilenen tablolaragöz atabilselerdi hiç kayıpları olmazdı. .

Sorun sadece sanat merkeziyle de ilgili değil. Tiyatro, sinema ve diğer etkinliklere de ilgi göstermiyoruz. Kültür Müdürlüğünün salonunda Devlet tiyatroları ara sıra iki üç perdelik oyunlar sergiliyorken şimdi artık gelmiyor veya ben duymuyorum.

İkinci kitabım çıktığında çok heyecanlanmıştım. Hayalim gerçekleşmişti ve bu benim için önemli olan gelişmeyi Bolu halkıyla paylaşmak istemiştim. İlk kez bir imza günü düzenliyor olmam da heyecanı arttırıyordu. Davetiye ve ilanlarımı bastırdım. Bolu Belediyesinden izin aldım ve Mehmet Yücetürk Sanat Merkezinde yaptım. Sanat merkezini tercih etmemin sebebi Bolu'yu temsil eden bir mekân olmasıydı. Belediye Başkanımız sayın Tanju Özcan'ın başka bir programı olduğundan dolayı katılamadı. Kurumlara dağıttığım davetiyeleri de boşu boşuna hazırlattığımın farkına da o zaman vardım. Olsun, ben değer vermiş, hatırlamıştım. Önemli olan da buydu. Üniversiteyi de temsilen sadece çok yakın bir arkadaşım geldi. Sonuçta çok samimi bir söyleşi ve imza günü gerçekleşti. Belediyeyi de temsilen sanat merkezi sorumlusu Tahsin Arslan da beni yalnız bırakmadı. Bana değer veren, samimi insanlar topluluğu içinde güzel bir etkinlik yapmış olduk. Bu yazdıklarımdan sakın olayı kişiselleştirdiğimi düşünmeyin. Ben, o, bu hep aynıyız. Bir eser için ya da başka bir sanat dalı için çabalıyorsak, hemşehrilerimizi yanımızda görmek de hakkımız diye düşünüyorum. Mehmet Yücetürk Sanat merkezi bizler için var. Unutmayalım, salonları boş bırakmayalım ki o tarihi bina daha da çok anılar biriktirsin. Bolu da sanatsal mana da gelişsin, güçlensin. Bolu bizim yaşadığımız harika bir kent. Sadece doğal güzelliklerle tanınmayıp, kültürel, sanatsal alanda da tanınalım. Sağlıcakla kalın.