Bana göre;

Çok can sıkıcı işler olmaya başladı.

Canımızı acıtan,

Paslı kelimeler,

Tetanozlu,

Asılsız cümleler,

Medyapozlu.

Mesnetsiz rivayetler,

Aslı astarı olmayan işler,

Astarsız cepgenler,

Kol geziyor.

Allah'tan,

Tükürük bezlerinden çıkan salgılarla, Kırım-Kongo kanamalı ateşini bulaştıran keneler,

Kol seçiyor.

Epey bir süredir; kene vakalı haberlere rastlamıyoruz.

Şu ölümlü fani dünyada; artık bu minvalde haberler olmuyor, çok şükür.!

Velakin;

Şehitlerimiz, alıp başını gidiyor, daha güzel bir diyara.

Geride bıraktıkları "Vatan Sağolsun" demiyor mu.? İşte ona yanıyor adamın içi.

Her ne ise konuyu dağıtmayayım.

Asıl konumuza döneyim..!

İl Başkanımız Sayın Yüksel Coşkunyürek üzerinden, son bir hafta içinde bir algı operasyonu başladı ki;

Akıl alır gibi değil.

Yazmamak,

Gerçekleri bildiğimiz halde susmak,

Olmuyor.

Bu işin sonunda;

Benim bile,

Kendi üzerime alacağım,

Vebal'llerim,

Altından kalkamayacağım

Günah'larım olur endişesi taşıyorum.

Onun için olmuyor.!

Bir haftadır,

İçim içimi kemiriyor.

Ne yapsam, ne eylesem diye.!

Kimseyi kırmak istemeyen kalbim,

Yüksel Coşkunyürek'e yapılan bu tatsız, tuzsuz haberlere,

Asılsız hikayelere burkuluyor, hayretler içinde kalıyor.

Kalemim,

Doğruyu şu satırlarla dahi olsa, paylaşmak için sabırsızlanıyor.!

Ve Fakat,

Bir haftadır,

Üzgünüm/üzgünüz.

Bir haftadır,

Geri dönüşümde bekleyen bilgilerim, işlenmeyi bekliyor.

Bir haftadır,

On iki aylık il yönetiminde yaşanan birlikteliği, insani alışverişleri, arkadaşlıkları,

Yüksel Başkan'ın siyasi/insani değerlerinden ne kadar yararlandığımızı,

Bir haftadır,

Ne kadar ilk varsa gerçekleştirildiğini,

Bir haftadır,

Bel altı, ağdalı ve maksatlı yazıları okumaktan bu kadar yorulduğumuzu hatırlıyorum.

Elindeki toz bezi ile evinde toz alma fotoğrafını, çok halisane bir şekilde paylaşabilen bir kıymetli insanın,

Tamamen insani, ailevi, ve dahi güncel, zaruri ve de hayata dair biriken işleri için, Bolu şehrinde olamayışına ne anlamlar sığdırıp, ne manalar yükleniyor.

Hatırlıyorum ve canlı şahidiyim mevzunun.!

Köy/ilçe gezilerine gittiği zaman diliminde telefonun çekmeyen ve/veya telefonlara cevap veremediği bir vakitten sonra;

İl Başkanlığında/makamında..

Tam kırk yedi (47) kişiyi tek tek telefonla aradığını,

Paylaşalım dediğimiz de; yok ben ararım dediğini birebir bilenlerden,

İki dönem milletvekilliğinin ardından,

Bolu İl Başkanlığı görevi verildikten sonra, evini, çocuğunu Ankara'da bırakıp, evini/köyünü, ikizlerini de Bolu'ya getirdiğini görenlerdenim.

Bir tepki ile değil;

Gününde ve saatinde tam da planladığı bir sürenin sonunda, Bolu'da olduğuna şahitlik edecek kadar da bilgi sahibiyim.

Bilgisizlik kötü bir şey değil.

Haksızlık etmek çok ayrı bir şey.

Siyasi ve Hukuki İşler Başkanı ve Başkan vekili Sayın Nurettin Doğanay'ın, Ankara'daki toplantıya, Sayın Coşkunyürek'in bilgisi ile temsilen katıldığı halde, bu vakıa'yı marifetli bir şekilde bulandırıp değerlendirmek hiç yakışık alıyor mu.?

Bunlar birebir paylaşılan, karşılıklı haberdar olunan mevzular.

Yaratılmak,

Bir bardak suda koparılmak istenen fırtınadan, girdaba mesnet olan hortumlardan, elbette haberdarız.

Buradan sadece köşe yazarı kimliğimle ve insani olarak suskunluğumun vebalini almamak için yazmaya ihtiyaç duydum ki;

Hiç kimse buradan, ya da birileri, bu çıkışımdan kendisine alan açmaya kalkmasın.

Bu bir cevabı yazı değildir.

Tamamen vicdani bir yazı olarak kalmasını yeğler,

İnsan olanın anlamasını, vicdan taşıyanların değerlendirmesini beklerim.

Görünen o ki; tamamen insani, olabildiğince sıradan konular, bundan keri bu nev'i haberlerle, sisli/dumanlı hallere bulanıp,

Çisil çisil yağacak.

“Her dağın bir dumanı var” derdi, cigarasından bir nefes çekip, vapur dumanı gibi üfüren rahmetli dedem..

Dağların kendi kar'ı/duman'ı yetmiyormuş gibi, bir de çiğ yağmıyor mu.?

Çam, köknar, ladin yapraklarının üstüne..

Hele bir yapraklar dökülsün, sayfalar bir sararsın..!

Yazarız yine bir yağmur vakti.