ARKADAŞ MIYIZ, DOST MU?

Çoğu zaman birbirine girer arkadaş ile dost kavramı. Ama farklıdır birbirinden bu iki kavram. Türk Dil Kurumu'nun Güncel Türkçe Sözlüğü'nde bakın nasıl tarif ediliyor arkadaş ile dost. Arkadaş; birbirlerine karşı sevgi ve anlayış gösteren kimselerden her biri diyor Türk Dil Kurumu Sözlüğü. Aynı sözlük dost içinse; sevilen, güvenilen, yakın arkadaş, gönüldaş diyor. Tariften de anlaşılıyor ki arkadaş ile dost farklı kavram.

Niye böyle bir konuya girdim? Facebook'ta geziniyorum. Bakıyorum paylaşımların çoğu dostlukların sığlığından, dostların atmış olduğu kazıklarından bahsediyor. Ama hala daha ilişkiler dostlarla mı sığ, ya da arkadaşlarla mı? Kazıklar dostlardan mı geliyor, arkadaşlardan mı? Bunlar ayırt edilemiyor.

Bedirhan Gökçe'den bir alıntı paylaşmış dostundan zarar görmüş biri. İnsan kime kırılır? Dost dediğine. İnsan kime darılır? Can dediğine. Ben sana kırgın ve dargınsam eğer; suç sende değil. Seni candan öte dost bilen bende…” Bir diğer alıntıda bakın eleştiri dozu daha da artmış. En büyük şerefsiz, küstükten sonra bildiği her şeyi başkalarına yumurtlayan arkadaştır.” Eyvah alıntılara bakmaya devam ettikçe eleştiri okları gittikçe artıyor. İşte bir diğer alıntı. “Menfaati bitip, muhabbeti de biten dostlara selam olsun…” Daha daha niceleri var alıntılardan ama bir alıntı ile yazıma devam etmek istiyorum. Can Yücel ne güzel söylemiş. “Ben; benden olgun insan isterim karşımda! Benden dürüst, en ufak dalgada, arkasını dönmeyecek kadar olgun, arkamı döndüğümde sırtımdan vurmayacak kadar güvenilir, bir o kadar cesaretli. Yağmurdan ıslanıp, fırtınadan kaçmamalı, ayağı taşa takılınca kayadan korkmamalı, işine gelince sevip, zoru görünce bırakmamalı.”

Alıntılar o kadar çok ki, sadece alıntıları paylaşsak küçük bir kitap olur. Bazı zaman bizlerde yazılanlara maruz kalıyor, üzülüyoruz, yıkılıyoruz. Ama ayakta kalmaya devam ediyoruz. Bazen düşünüyoruz. Bizi sıkıntıya sokan dostumuzu(!) hayatımızın önemli bir yerine koymakla hata mı yaptık diye? Ama hayatta insan arkadaşlarından(!) ve dostlarından(!) kazık yiye yiye olgunlaşıyor. Biz yüzümüze iki gülen, hakkımızda iki güzel laf eden kişileri hemen dost kategorisine sokuveriyoruz. Ama gerçek öyle değil.

Bir alıntı ile bunu anlatayım istedim.

Baba ve oğul konuşuyorlarmış. Babası oğluna sormuş, "Senin kaç tane dostun var?" Oğlan cevap vermiş: "Ohooo yüzlerce..." Babası oğluna açıklamış. "Bak oğlum" demiş insanın bir sürü arkadaşı olabilir ama yüzlerce dostu olamaz. Dost dediğin diğer arkadaşlara benzemez. İnsanın hayatı boyunca ancak 1 ya da 2 tane dostu olabilir. Oğlan saçma demiş. Benim bir sürü dostum var ve hepsi beni sever ve her zaman bana yardıma koşacaklarına eminim. Öyle mi demiş babası? O zaman gel seninle bir test yapalım. Adam birkaç tane tavuk kesmiş ve başka birkaç ıvır zıvırla birlikte bir çuvala doldurmuş. Çuval'dan kanlar akıyormuş. Şimdi git demiş bu çuvalı arkadaşlarına götür ve onlardan yardım iste. Çuvalı birlikte bir yerlere gömün. Çocuk çıkmış yola, bir arkadaşının kapısını çalmış, arkadaşı elindeki kanlı çuvalı görünce çocuğun yüzüne kapıyı kapatmış, başka arkadaşları bir daha onlarla konuşmamalarını görüşmemelerini rica etmişler, çünkü hepsi çuvalın içinde bir ceset olduğunu sanmış. Oğlan yüzü allak bullak babasına dönmüş olanları anlatmış. Babası demiş; "İşte senin arkadaşlarının dostluğu bu kadar. Şimdi al bu çuvalı benim dostuma götür." Oğlan tekrar sırtlamış çuvalı düşmüş yola. Babasının dostu kapıyı açıp, oğlanı ter içinde, elinde kanlı bir çuvalla görür görmez etrafa şöyle bir bakmış ve hemen almış içeriye. Sen Ahmet'in oğlusun değil mi demiş? Evet demiş çocuk. Ver elindekini diyerek çuvalı almış. Arka bahçeye çıkarmış, arka bahçede bir çukur kazıp çuvalı gömmüş. Çocuğa su ikram etmiş. Bu arada yetmemiş, gömdüğü yer belli olmasın diye sarımsak ekmiş oraya. Çocuk ben artık gideyim demiş. Adam da babana söyle sarımsak tarlasına gözüm gibi bakıyorum demiş. Çocuk gitmiş babasına durumu anlatmış, gerçekten senin dostun varmış benim ise sadece sıradan arkadaşlarım demiş. Yooo bitmedi demiş babası, şimdi tekrar git dostumun kapısını çal ve açar açmaz yüzüne okkalı bir tokat yapıştır. Çocuk olur mu hiç öyle şey demiş. Olur olur, ancak o zaman anlayacaksın dostluğun ne demek olduğunu. Çocuk çaresiz utana sıkıla tekrar düşmüş yola. Kapıyı çalmış. Babasının dostu kapıya çıkar çıkmaz da babamın size iletmek istediği bir şey var demiş. Nedir o demeye kalmadan çocuk okkalı bir tokat yapıştırmış babasının dostunun suratına. Üzülmüş bir yandan da nasıl vurdum diye. Babasının dostu demiş ki, benim de babana iletmek istediğim bir şey var... Söyle o babana "biz bir tokata satmayız koskoca sarımsak tarlasını"

Onun içindir dostluk emek ister, dostluk vefa ister, dostluk çaba ister. Herkes dost olamaz.

Sarımsak tarlasına satmayacak dostluklar kurmak, sürdürmek ve ölünceye kadar böyle dostlarla beraber olmak dileğiyle…

BİR OLALIM…

İRİ OLALIM…

DİRİ OLALIM…