Eğitim Sen Bolu Şube Başkanlığı, hükümet tarafından yapılması öngörülen akademik teşvik ödeneğine tepki gösterdi. Sendikanın Bolu Şube Başkanı Erkan Korkmaz, Birçok üniversitede asistan kıyımı yapılmak istenirken, üniversiteler taşeronlaşmaya mahkum edilmişken, idari ve teknik personel özlük ve sosyal hakları gasp edilip angarya işlere zorlanırken akademik zam adı altında yapılan bu değişiklikler, üniversitelerde esnek ve güvencesiz çalışmanın kurumsallaştırılmasının üstünü örtmekten başka bir anlama gelmemektedir” dedi.

“Akademik Teşvik Ödeneği değil tüm üniversite emekçilerine insanca yaşamaya yetecek ücret istiyoruz” diyen Eğitim Sen Bolu Şube Başkanı Erkan Korkmaz, hükümetin 2016'da yürürlüğe girmesini planladığı akademik zamma tepki gösterdi.

Korkmaz, 14 Ekim 2014 tarihinde TBMM`ye sunulan kanun tasarısında akademik kadrolarda çalışanların ücretlerinin artırılacağı ve akademik teşvik ödeneği uygulaması getirileceği öngörülüyor. Hükümet, "akademik zam" adı altında yıllardır haklarını alamayan öğretim elemanlarının hak ettikleri ücretleri bir lütuf gibi sunmakta, akademik teşvik ödeneği uygulaması ile üniversitelerde performansa dayalı ücret uygulamasını getirmekte, üniversitelerde çalışan uzmanları, idari ve teknik personeli her zaman olduğu gibi bu kez de görmezden gelmektedir” dedi.

Korkmaz açıklamasına şöyle devam etti: Yaşanan ekonomik krizlere, artan işsizlik ve enflasyon verilerine rağmen eğitim ve bilim emekçilerinin maaşlarında 14 yıldır bir iyileştirme yapılmamıştır. Akademisyenlerin reel ücretlerinin uzun süredir ciddi biçimde aşındığı ve bu konuda bir iyileştirilme yapılması gerektiği açıktır. Öte yandan, üniversite çalışanları içinde reel gelir kaybına uğrayan sadece akademisyenler değildir. Yükseköğretim alanında (KYK, ÖSYM, YÖK vb) çalışan idari ve teknik personel ile uzmanlar da en az akademisyenler kadar reel gelir kaybına uğramışlardır. Ancak ilgili kanun tasarısı, 2547 sayılı kanuna aykırı olarak düzenlenerek uzmanları öğretim elemanları kapsamı dışında tutmuş, idari ve teknik personeli ise tümden yok saymıştır. Üstelik üniversitelerde çalışan idari ve teknik personel, ek ödemeler nedeniyle diğer kamu kurumlarında çalışanlardan daha düşük ücret almaktadır. Ayrıca; akademisyenlerin özlük haklarında gereken iyileştirmeleri yıllardır yapmayan, akademik basamağın en altında yer alan araştırma görevlilerinin görev tanımlarını bilimsel kriterler çerçevesinde düzenlemeyen, ÖYP kadrolarına yüksek meblağlı senetler imzalatarak onları adeta köleye dönüştüren, uzmanları kanuna aykırı biçimde öğretim elemanı olarak görmeyen, verimlilik, performans, rekabet, kalite gibi söylemlerle angarya ve güvencesizliği emekçilere dayatan hükümetin, "akademik teşvik" kapsamında performansa dayalı ücret uygulamasını kanunlaştırmaya çalıştığı da bilinmelidir. Bu çaba, akademik topluluğun bilimsel bilgi üretimi yerine gelir getirici işlere yönelmesini, emekçiler arasındaki dayanışmanın yerine rekabetin geçmesini ve üniversitelerin üniversite olmaktan çıkarılmasını hızlandıracaktır. Kaldı ki üniversitelerde performans denetiminden bahsetmek, güvencesiz ve esnek istihdamın getirdiği sorunların ve emekçilerin üzerindeki baskının süratle artması demektir. Birçok üniversitede asistan kıyımı yapılmak istenirken, üniversiteler taşeronlaşmaya mahkûm edilmişken, idari ve teknik personel özlük ve sosyal hakları gasp edilip angarya işlere zorlanırken akademik zam adı altında yapılan bu değişiklikler, üniversitelerde esnek ve güvencesiz çalışmanın kurumsallaştırılmasının üstünü örtmekten başka bir anlama gelmemektedir.

Eğitim Sen olarak, eğitimin ve bilimsel üretimin üniversitenin tüm çalışanlarının kolektif emeğinin ürünü olduğu bilinciyle, yükseköğretim alanında çalışan tüm eğitim ve bilim emekçilerinin maaşlarının iyileştirilmesini, güvencesiz ve esnek istihdamı üniversitelerde kurumsallaştıracak adımları kabul etmediğimizin bilinmesini istiyoruz. Hükümeti ve TBMM`deki diğer siyasi partileri, bu kapsamda gerekli düzenlemeleri bir an önce yapmaya davet ediyoruz”