1 Aralık Dünya AİDS günü olması sebebi ile Özel Fatma Hatun Hastanesi Üroloji bölümü, Opr. Dr. Alper Özelçi, gazetecilere verdiği demeçte vatandaşları uyardı. Özelçi, Sosyal ilişkilerde HIV virüsünün kişiden kişiye bulaşmasına sebep olmaz. Örneğin dokunma, sarılma, el sıkışma ve HIV taşıyıcısıyla aynı ortamda bulunma virüsün bulaşma nedeni değildir. Ayrıca bu kişilerle aynı bardağı kullanmanın ya da ter ve tükürük gibi vücut salgılarıyla temas etmenin herhangi bir riski yoktur” dedi.

Özelçi, sözlerine şöyle devam etti; Ülkemizde toplumsal baskı ve tanı konulduktan sonra dışlanma endişesi nedeniyle bazı kişiler saklama ve reddetme yaklaşımı göstermektedirler. Bu nedenle risk altındaki kişileri test yaptırmayı ertelemekte veya yaptırmamayı yeğlemektedir. 1 Aralık Dünya AIDS günüdür ve amacıda toplumsal farkındalık yaratmaktır. Ülkemizde ilk HIV/AIDS tanımlamasının yapıldığı 1985 yılından beri hasta sayısı giderek artmaktadır. Dünyada 35 milyondan fazla AİDS hastası vardır. Türkiye'de ise 2013 Kasım ayı itibariyle 7 bin kişi HIV/AIDS hastası tanısı almıştır. Hekimlere gitmeyen ve test yaptırmayan, tanı almamış bir çok hastada toplum içerisinde yaşamına devam etmektedirler.

Hastaların %70'i erkekler

Ülkemizde en sık görüldüğü yaş 15-49 yaş arası, hastaların yüzde 70'ini erkekler oluşturmaktadır. Ülkemizde 'Yeni tanı alan hastalar" en fazla 2013 yılındadır. 1024 kişi yeni enfeksiyon tanısı almış olup, ülkemizde bugüne kadar görülen en yüksek artışın yaşandığını göstermektedir.

Toplumda dışlanmaktan korkmayın sağlığınız bizim için önemli

Hastalık konusundaki bilinçlenme arttıkça riskli temas sonrası test yaptıran kişi sayısı artmakta ve bu da tanımlanan vaka sayısını artırmaktadır. Ülkemizde toplumsal baskıdan kurtulup gerçekten şüphe taşıyan insanlar test yaptırınca bu sayı çok daha fazla olacaktır.

Toplumdan dışlanma nedeniyle bir kesim test yaptırmaktan kaçınırken bazı hastalarda tanı aldıktan sonra yine aynı korku nedeniyle tedavi almadan yaşamlarına devam etmekte ve hastalığını gizlemektedirler. Bu nedenlede hem gerçek hasta sayısı bilinmemekte hemde hastalığın toplumda yayılma riski artmaktadır.

Testlerin mutlaka 3 ay sonra yapılması çok önemlidir

Şüpheli ilişki varsa; En erken 15 günde tanı konulabilmektedir (Antijen ve PCR yönetmi ile). Bu dönemde test sonucu negatif çıksa bile, mutlaka 3 ay sonra testin tekrarlanması önerilir. Keza kan (antikor yöntemi) testinin pozitif sonuçları en erken bu dönemde ortaya çıkamaktadır. Son derece nadir de olsa bazen antikor pozitifliği 1 yıla kadar uzayabilmektedir. İşte bu nedenle şüpheli ilişki sonrası 4'ncü ayda kan testi sonucu negatif olsa bile bir yıllık süreç içerisinde testler mutlaka tekrar tekrar yapılmalıdır. Başka bir şekilde ifade edecek olursak; Şüpheli ilişkiden 3 ay sonra bile kan testlerinin negatif çıkması, hastalığı kapmadığınız anlamına gelmiyor bir yıl sonra bile ancak anlaşılabiliyor dedi.“Gerekli önlemler alınırsa virüsün bebeğe geçiş riski %0,5'in altına kadar düşürülebilir”HIV gebelik süresince, doğum sırasında ve emzirme ile bebeğe geçebilir. Gerekli önlemler alınmadığı takdirde bulaşma oranı %20-30 arasındadır. Ancak HIV pozitif anne gebeliği süresince de tedavi görmeye devam eder ve gerekli önlemler alınırsa virüsün bebeğe geçiş riski %0,5'in altına kadar düşürülebilir.

AİDS'de ölümlerin önüne geçilmiş ve kronik hastalığa dönüşmüştür

Henüz bir aşısı bulunmayan HIV/AIDS ile mücadelenin en etkin yolu korunma önlemlerini uygulamaktır. Tanı konulmasından sonra uzun bir izlem ve takiben ömür boyu süren tedavi süreci başlamaktadır. HIV/AIDS'te tedavinin hedefi virüsü uzun süreli baskılamak, bozulmuş olan bağışıklık fonksiyonlarını düzeltmek ve/veya korumak, yaşam kalitesini ve süresini artırmaktır.

Günümüzde hastalığın henüz tam kür sağlayabilecek tedavisi yoktur ancak mevcut tedavi ve koruyucu uygulamalar ile HIV enfeksiyonu kaynaklı ölümler, önemli ölçüde azalmış ve HIV/AIDS yaşam boyu ilaç kullanımını gerektiren bir tür kronik hastalığa dönüşmüştür. HIV/AIDS ilaçlarının maliyeti aylık bin 500-2000 lira gibi yüksek olup, bu ilaçların ömür boyu kullanılması gerekmektedir. Ülkemizde SGK, yeşil kart gibi sağlık güvencesi olan hastaların ilaçlarını devlet karşılamaktadır.

Haber Merkezi