Abant İzzet Baysal Üniversitesi (AİBÜ), Öğretim üyesi ve Uluslararası Ortaoğu Barış Araştırmaları Merkezi (IMPR) Başkanı Doç. Dr. Veysel Ayhan, IŞİD gerçeğini yazdı.

Ayhan, Şengal Saldırısı Ve Olası Senaryolar” başlıklı, IMPR'nin resmi internet sitesinde paylaştığı yazısında şu ifadelere yer verdi: IŞİD'in Şengal'a düzenlediği saldırı tüm Kürtlerde ve uluslararası kamuoyunda büyük bir etki ve tartışmanın yaşanmasına yol açmıştır. Kobani'nin hemen ardından Şengal'a düzenlenen saldırı İŞİD'in Kürtleri de hedef aldığını ve IŞİD'in arkasında yer alan güçlerin de Kürtleri bir aktör olarak bölgede dikkate almak istemediğini göstermektedir. Ancak saldırlar karşısında gösterilen direniş hem Kobani'de hem de Şengal'de askeri açıdan İŞİD'in başarı kazanmasının oldukça güç olduğunu göstermektedir.”

Saldırıların arkasında yatan stratejinin ortaya konmasının oldukça önemli olduğuna değinen Ayhan, bu kapsamda saldırıları birkaç açıdan değerlendirmeye tabi tutmak gerektiğini belirtti.

Ayhan, Askeri açıdan bakıldığında İŞİD'in Irak ile Suriye'deki güçleri arasında Musul üzerinden bir bağlantı oluşturma amacında olduğu ifade edilse bile olayın salt bu acıdan değerlendirilmesi gerçekçi görünmemektedir. Askeri açıdan bakıldığında bile IŞİD ve arkasındaki güçlerin tüm Kürtleri karşı cepheye itmesinin pek de stratejik bir adım olmadığı düşünülebilir. Dolayısıyla saldırıları salt bir koridor açma girişimi olarak yorumlamak eksik bir değerlendirme olmuş olur. Dolayısıyla olayı birkaç açıdan değerlendirmek gerekir” ifadelerini kullandı.

Yazısında, Şengal bölgesinin Irak ile Suriye arasında IŞİD güçleri açısından bir bağlantı noktası haline gelmiş durumda olduğuna vurgu yaparak, şöyle belirtti:

“Şengal'daki Kürt grupları aynı zamanda Dohuk ve Erbil bağlantısını da oluşturmaktadır. Böylelikle Kürtler bir yandan İŞİD'in Suriye ile bağlantısını sınırlarken diğer yandan da Musul ve Telafer'dekiIŞİD'i de 3 bölgeden kuşatma altına almış olmaktadırlar. İŞİD ile Kürt grupları arasında yaşanacak bir çatışmada Musul'un askeri olarak düşürülmesi mümkün hale getirmekteydi. Dolayısıyla askeri açıdan bakıldığında İŞİD'in Suriye ile bir koridor açmanın ötesinde Musul ve Telafar'deki askeri varlığını güçlendirmek için bölgeye saldırdığı ileri sürülebilir. Ancak, söz konusu hedef Kürtlerin de savaşa katılmasına yol açmasına yol açabilecek düzeyde tehlikeli bir adımdır. Diğer yandan İŞİD ve arkasındaki Suudi güçlerinin bilinçli bir şekilde Kürtleri de düşmanlaştırmaya çalıştığı ileri sürülebilir. Suudi güçlerinin bakış açısına göre Kürtler bir yandan Türkiye diğer yandan da İran'la diyalog ve işbirliği içinde hareket ettiklerinden Körfez'deki Arap güçleri ve ideolojileriyle müttefik konumunda değildirler. Barış süreci, enerji başta olmak üzere siyasi, ticari ve diplomatik açıdan Türkiye ile işbirliğinin güçlendirilmesi IŞİD'in arkasında yer alan güçlerin Kürtleri de saldırıların hedefi haline getirmesine yol açmıştır. Aynı şekilde bazı Kürt gruplarının da İran'la diyalog halinde olması başta Körfez olmak üzere IŞİD üzerinde etkili olan güçlerin Kürtlere saldırılması için yeterli gerekçeler arasında sayılmaktadır. Daha açık bir değişle başta Körfez ülkeleri olmak üzere, IŞİD'in arkasında yer alan bazı Avrupa güçleri de Kürtlerin Türkiye ve İran'la kurmuş olduğu işbirliğinin bedelini ödetmeye çalıştığı ileri sürülebilir. Üçüncü bir olasılık ise Şii grupların IŞİD ile Kürtler arasındaki çatışmaya etki etmesi olabilir. Musul saldırılarının ardından IŞİD'e karşı ortak cephe kurulmasını savunan ve bunu dile getiren Şii güçler Şengal'ın savunulması için de harekete geçmiştir. Bağdat yönetiminin havadan IŞİD güçlerini vurması Kürtlerle ittifak amacına hizmet etmektedir. Böylelikle İran'ın öncülüğünde İŞİD'e karşı büyük bir cephe de açılmış olacaktır. Ancak Kürtler Şengal'in kurtarılması ile İran'la ittifaka birbirinden bağımsız değerlendirmektedir. Ancak, eğer başta Türkiye olmak üzere uluslararası toplum Kürtleri İŞİD karşısında yalnız bırakırsa, KDP dahil olmak üzere tüm güçler İran'la ittifaka yönelebilir. Dördüncüsü Başbakanlık seçimlerinde Maliki'nin durumunu güçlendirmesi olarak da yorumlanmaktadır. Özellikle KDP'nin elinde bulunan Şengal'a düzenlenen saldırıların ardından KDP'nin de bağımsız hareket etmek yerine hem Bağdat hem de İran'la diyalog yönünde adımlar atmak zorunda kalacağı ifade edilmektedir. Bu kapsamda öncelikli olarak da Maliki'nin üçüncü kez Başbakanlık seçimini desteklemek zorunda kalacağı ileri sürülmektedir.”

Öte yandan IŞİD'inŞengal bölgesine saldırısı sonucunda, Irak'ta bir kez daha Kürt ve Sünni Araplar arasındaki tarihi güvensizliklerin ortaya çıkmasına yol açmasının beklendiğine dikkat çeken Ayhan, Baas döneminden kalma yaklaşımlar sergileyen IŞİD'in varlığının Kürtler ile Sünni Araplar arasında kapsamlı bir çatışmanın da yaşanmasına yol açabileceğini ileri sürdü.

Ayhan, IŞİD ve IŞİD'in arkasındaki güçlerin böyle bir beklentisi olabileceğine vurgu yaparak, Böylelikle Irak'taki halklar arasındaki tarihi düşmanlıkları birkez daha canlandırmak isteniyor olabilir. Ayrıca İŞİD'in Türkmenlerin ardından Yezidi Kürtlerinin yaşadığı bir bölgeyi ele geçirmek istemesi farklı yorumların da yapılmasına yol açmaktadır. Böylelikle Irak içinde azınlık olarak yaşayan ve askeri olarak da savunmasız olan kesimlerin toprakların el koymayı hedeflemiş olabilirler. Ancak, IŞİD'in stratejik yaklaşımı bu kez tüm Kürt gruplarının Şengal'i ulusal bir meseleye dönüştürmeye hazır olduğunu öngörememiş olabilir. Tüm Kürt grupları ve toplumu Şengal'inIŞİD'in eline geçmesine izin vermeyeceklerini açıklamaları ve hemen ardından da bölgeye askeri güçlerini yönlendirmeleri de Şengal'in Kürtler açısından ulusal bir mesele olarak görüldüğünü işaret etmektedir. IŞİD son birkaç yıldır Rojava saldırılarını gerçekleştirmesine karşın, Iraklı Kürt grupların ortak savunma konseptinde hareket etmediği açıktı. Parti çıkarları temelinde olayların değerlendirilmesi, Rojava'da ciddi sorunların da ortaya çıkmasına yol açmıştı. Ancak Şengal'in Kürtlerin ortak değeri olduğunu kısa sürede KDP, YPG, KYB ve diğer Kürt güçlerinin çatışma bölgesine yönlenmesiyle ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla IŞİD'inŞengal bölgesinde tutunması oldukça güçtür. Ayrıca Kobani'nin ardından Şengal'da da güçlü bir karşı koyuşun ortaya çıkması, IŞİD'in yalnızca Kürt bölgelerinde durdurulduğu gerçekliğini de ortaya koymaktadır” ifadelerini kullandı.Şengal'daki çatışmaların farklı bir durumunda yaşanmasını beraberinde getirdiğine dikkat çeken Ayhan, Özellikle KDP açısından bakıldığında tek başına Kürt bölgelerini savunma iddiasının zayıflamaya başladığı dikkat çekmektedir. İlk saldırıların ardından KDP'nin bölgeden çekilmesi ve ardından diğer Kürt gruplarının bölgeye ulaşmasından sonra bölgede PeşmergelerisevketmesiKDP'ye olan güvenin sarsılmasına yol açmıştır. Benzer bir olayın Kerkük'de de yaşanması ihtimali belirmiş bulunmaktadır. Ancak, KDP'nin bölgeye Peşmerge güçlerini göndermesinin ardından çatışmaların nereye kadar süreciğine dair sorular ortaya atılmaya başlanmıştır. Örneğin, Telafar'in de İŞİD'in güçlerinden alınması gündeme gelecek midir? Musul'a yönelik Kürt grupları kapsamlı bir saldırı başlatacaklar mıdır gibi soruların cevapları gelecek günlerde açığa çıkacaktır” diye belirtti.