İzzet Baysal Vakfı Başkanı, Baysal Ailesi'nin soyadı Baysal olan son üyesi Ahmet Baysal canlı yayın konuğu olduğu Köroğlu TV Ana Haber Bülteni'nde şok açıklamalar yaptı. Vakfın Bolu'ya bundan sonra da yatırımlarının devam edip etmeyeceği, AİBÜ Tıp Fakültesi'nin Kamu Hastaneleri ile birleşimi, üniversitenin son durumu hakkında açıklamalar yapan Baysal, ‘vasiyetimdir' diyerek Bolululardan istekte bulundu. Baysal, Mütevelli heyetine sahip çıkın” dedi.

Köroğlu TV Bolu'nun en önemli değerini Ana Haber Bülteni'nde konuk etti. Bolu'ya kazandırdığı 137 eserle yaklaşık 400 milyonluk yatırım yapan İzzet Baysal Vakfı'nın Başkanı ve Bolu'nun Babası İzzet Baysal'ın yeğeni Ahmet Baysal, katıldığı Köroğlu TV Ana Haber Bülteni'nde Gazeteci Arzu Sarı'nın sorularını cevaplandırdı. Baysal yaptığı konuşmayla adeta içini döktü. AİBÜ'nün Akademik Yılı Açılış Töreni'nde yaptığı konuşmanın ses getirmesi üzerine Türkiye'de son günlerde yaşanan olaylara bir kez daha değinen Baysal, 1997 yılında yaşananları örnek gösterdi. Baysal kendi aile fertleri tarafından da kullanılmasına rağmen o dönemde başörtüsünün simge olarak gösterilmek istenmesinin laik kesim tarafından tepki topladığını belirtti. Baysal, Bizim gibi düşünen cumhuriyetçi laikçi kesimler de bunda reaksiyon gösterdi. Reaksiyonları da çok sert oldu. Ve bu sertlik onların işine yaradı. Onlar mağdur duruma düştüler ve bizler suçlu durumuna düştük neredeyse” dedi.

İşte Ahmet Baysal'ın yaptığı açıklamalardan satır başları;

“MÜSLÜMAN VE MÜSLÜMAN DEĞİL DİYE İKİYE AYRILDIK”

“Dün istişaren konuştum. İçimden geldiği gibi konuştum. Bazen hazırlıklı çıkardım ama öyle olaylar yaşıyoruz ki artık bunu kağıda dökerek söylemek yerine, içimizden geldiği gibi haykırmak lazım geliyor. Hakikaten ülkemiz benim orada söylediğim gibi cumhuriyet tarihinde her dönemde müşkül dönemler geçirdi. En mühimi söylediğim gibi ülkemizin yüzde 98'i Müslüman olan bir halkı o yıl bir hükümet başkanı Müslüman, Müslüman değil diye ikiye ayırmaya yönelik bir şeye girişti. Bu amcamda büyük bir reaksiyon yarattı. O reaksiyon neticesinde de vakfa duyurduğunuz bugünde tekrarlanan amaç değişikliğine kadar rahmetli amcayı rahatsız etti. Biz artık İslami bir rejime mi geçeceğiz korkusuyla. Hakikaten bugünde çok acı olaylar yaşıyoruz. Ama şimdide düşünüyorum ki o gün ki o şey olayı kapandı. Biz artık Müslüman, Müslüman değil korkusu yaşamıyoruz. Çünkü normal seyrinde demokratik ve bir biçimde laiklik artık korunuyor. Endişelerimiz var hala. O konuda.

“HALK REAKSİYON GÖSTERİNCE HADİSELER BİTER”

Ama bugün yaşananlar dışında o konu çok zayıf kaldı. Hala çok mühim olaylar yaşıyoruz Türkiye'de. Bugün gördüğüm bir halk reaksiyonu TV de izledim. Vapura binmek isteyen halkı salona kilitleyen o PKK'lılar sözde Kobani için mücadele ediyorlar. Halk, işte böyle gösterir şeyini. Dün söyledim. Biz milletimize devletimize güveniyoruz dedim. Hep doğruyu bulur dedim. Nitekim kapıları kırdılar o hainleri sille tokat vapurdan dışarıya attılar. Herkes de alkışladı. İşte halk reaksiyonu böyle gösterdikçe bu hadiseler biter artık.

“ERBAKAN ZAMANINDA BAŞÖRTÜ SİMGE YAPILMAK İSTENDİ”

O türban meselesinin ortaya atıldığı senedir. Erbakan zamanında. Biz annelerimizde, ablalarımızda, ninelerimizde eskiden beri zaten başörtüsü kullanır. Halende kullananlar vardır. Ama o tarihte bunu simge yapmak istediler. Ve bizim gibi düşünen Cumhuriyetçi, laikçi kesimlerde bunda reaksiyon gösterdi. Reaksiyonları da çok sert oldu. Ve bu sertlik onların işine yaradı. Onlar mağdur duruma düştüler ve bizler suçlu durumuna düştük neredeyse. Fakat zaman içinde politik bizim meclisimiz kanalıyla benimsedi bu ruh. Herkesin artık üniversiteye laikliğin prensibidir çünkü istediği giyinmek. Onlar geçti yani o konular kalmadı artık. Biz de bir korku kalmadı.

“POLİSİN KARŞISINA SİLAHLA GEÇENE POLİS MÜDAHALE EDEBİLMELİ”

Bugünkü yaşananlar da geçecektir muhakkak. Bugün izlediğimiz bazı olaylar ve hükümetin geçte olsa almak mecburiyetinde kaldığı bazı zaruri cezai müeyyideler onlar da yetmez bence. Polisin karşısına silahla dayanana, polis silahla müdahale edebilmelidir. Hükümet bunları cezalandırmalıdır. Bugün öyle hadiseler yaşadık ki, çözüm süreci ispatında öyle tavizler verildi ki, Kürt vatandaşlarımızın çoğu bu PKK'lıları istemiyor. Fakat hükümet yanlış anladı. Annelerin gözü yaşlı kalmasın, dökülmesin diye bunlara açık açık taviz vermeye başladı.

“HÜKÜMETİN EN BÜYÜK TAVİZİ ANDIMIZI KALDIRMAK”

Verilen tavizlerin en büyüğü nedir biliyor musunuz? Biz genç iken okullarda, bize okutulan andı kaldırdılar. Orada ne diyorduk biz? Türküm, doğruyum, çalışkanım, vatanımı canımdan çok severim, ne mutlu Türküm diyene. Bu Türk kelimesini istemeyen kimdi? Kim istemeyebilir? Bu PKK'lılar dayattılar.

“PKK'NIN NE OLDUĞUNU KÜRTLER DE GÖRDÜ”

Bugün neticesini de görüyorlar nereye gittiğimizin. Hangi hükümet olursa olsun Türk Bayrağının, Türk vatanının ve Türk milletinin bölünmesine cevaz vermez. Hükümetimizin de Başbakanı da söyledi, Cumhurbaşkanımız da söyledi, aynı cümleleri kullandı. Artık öyle tavizler yok dedi. Geç olsa anladılar. Fakat bunları çaresi hala silaha sarılıp, sanki hükümeti zorlayacaklar. Artık zorlayamazlar. Halk da gördü, gerçek Kürtler de gördü bunların ne olduğunu.

“HÜKÜMETLERE DEĞİL, MİLLETE VE DEVLETİMİZE VERİYORUZ”

“Biz vakıf olarak amcamın senedinde yazdığı gibi Bolu'ya ve Bolululara eğitim ve sağlık konusunda karşılıksız veriyoruz. Hiçbir şey istemeden veriyoruz. Çünkü biz halkımıza, devletimize güveniyoruz. Bunları hükümetlere vermiyoruz biz. 1986'dan beri veriyoruz bunları. Kaç hükümet değiştirdi. Her hükümete veriyoruz. Bu hükümete de veriyoruz, bundan sonra gelecek olan hükümetlere de vereceğiz. Çünkü amcamın bıraktığı bir varlık var. Bu varlığa dokunulmuyor. Bu vakfın gelirleriyle yapılıyor.

“AMCAMA ,BU YOLU CENAB-I HAK AÇTI”

Bolu'nun şansı tabi. Böyle bir insan nadir çıkar hakikaten. Ben amcam olarak söylemiyorum. Büyük insandı. Fakat buna bu yolu Cenabı Hak açtı. Allah herkese nasip eder inşallah. Ben görüyorum ki Bolu'da birçok hayırsever izinden gidiyor. Ve üniversiteye Süreyya Astarcı, Yaşar Çelik, Ali Ericek çok güzel eserler katıyorlar. Üniversite ismini büyütecek eserler katıyorlar. Başka vilayetlerde İzzet Baysal'ı örnek alarak devlete üniversite yapanlar var. Geçte olsa iki tane örnek daha yaşandı. Güzel şeyler oluyor.

İŞTE BAYSAL'IN VASİYETİ: MÜTEVELLİ HEYETİNE SAHİP ÇIKIN”

Fakat benimde isteklerim var artık. Ben artık son Baysal'ım. Bolulular, bazı yazarlar hala inanamamış durumdalar. Bolu'yu biz yönetmiyoruz, yönetmeyeceğiz. Ben son Baysal'ım. Benden sonra Vakfı Bolulu mütevelli üyeler yürütecek. Bugün 28 mütevelli üyemiz var. Biz aile üyeleri 9 kaldık. Bunların hepsi yaşlı. Hepimiz gidiciyiz. Ve amcamın vakıf senedine göre artık biz aile olarak, aile fertlerinden sonra gelenler vakıfta görev almayacaklar. Bolu'da yaşayan gerçek Bolulular, vakfı yönetecekler. Bolulular, benim üzüldüğüm hala buna inanmış gibi görünmüyorlar. Dün üniversite de çok güzel yaşadım. Konuşmacılar zikredilirken Ahmet Baysal'ı vakıf başkanı olarak bahsediyorlar ve mütevelli üyelerimizi de zikrediyorlar. Fakat ben bazı açılış törenlerinde bunu sitem olarak söylüyorum. Milli eğitimin bazı kurumlarında bu açılışlarda sadece ben varmışım gibi bahsediyorlar. Bizden sonra bu vakfı fahri olarak aynı bizim gibi yönetecek kimseler var.

“TEMEL ATMA TÖRENİNE ÖZELLİKLE KATILMADIM”

“Ben gitmeden, Boluluların bilhassa, Bolu basınında rica ediyorum; onlara gerekli saygıyı sevgiyi ben görmek istiyorum. Bir fısıltı gazetesi çıkmış. 15 Eylül'de biz vakfın ilkokul ve anaokulu temelini attık. Ben memnuniyetle gelebilirdim oraya. Gelmedim. Nedeni; artık benden sonra mütevelli üyelerini konuşma kürsülerinde, Bolulular görmeye başlasınlar yavaş yavaş dedim. Üyelerimizden Necdet Gören'e görev verdim. Benim gönlüm buradaydı o gün. Sonradan bir haber duyuyorum ki Ahmet Baysal Bolu'ya kızmış bazı atamalar nedeniyle yatırım yapmayacak. Öyle bir şey yok. Nedenini söylüyorum. Ben daha önce Seben'de de mütevelli üyelerimle kürsüye çıktım. Onları halka tanıttım. Nedense Bolu'da bazılarının sanıyorum ki mütevelli üyesi olmaz arzuları var. Çok doğal ve teşekkürle karşılıyorum. Fakat mütevelli olma konusu istekle olmaz. Üyelik istenmez, üyelik arayanlar tarafından bulunur. Aile fertlerinden sonra 21 üye tamamı Boluluların olacak. Bolu adına yürütecekler. Bugün bir vaziyet olarak Bolululara söylemek istiyorum. Amcama gösterilen saygıyı, onun adına bana da gösteriyorsunuz! Çok mutlu oluyorum. Ama lütfen o fahri çalışan üyelere en azından bir saygı göstersinler. Onlar fahri çalışıyorlar tamamen. Üniversite konusunu Bolu'ya getiren ne amcamdır ne benim. Biz üniversiteyi düşünmüyorduk Bolu'ya yatırım yaparken. Bolulu 3 mütevelli üyemiz geldi İstanbul'a. Benim yanımda amcama bu kadar Bolu'ya yatırım yapıyorsunuz ama Bolu'nun esas ihtiyacı üniversite. Onların önerisiyle biz üniversiteye girdik. Bolulular bunu unutmasın. Onların hiçbir şey yapmadıkları sanan, sanki her kararı biz veriyormuşuz da onlar sadece arkada duruyormuş sanmasınlar. Amcam gittikten sonra bilhassa her konuda onların fikrini almadan, onları toplamadan karar vermiyorum. Onlar çünkü Bolu'da yaşıyor. Bunun gerçekliğini benden daha iyi bilenler onlar. Ben İstanbul'da vakfın gelirleriyle uğraşıyorum. Bolululardan ricam, ben gitmeden de bir saygı, tenkit değil. Gazeteleri açıyorum, mütevelli üyeleri hiç halk arasında görünmüyor. Hepsi de halk çocuğu hâlbuki. Neden halkın içine girsinler siyasi değiller ki. Ne isteyecekler. Ne ihtiyacınız var diyemezler. Çünkü vakfın bütçesini bilen onlar. Verilmiş kararları 2 senelik, 3 senelik vakfın ne yapacaklarını bilenler. Gittiği zaman bir kahvede, bir halkla sohbette ben mahalleme şöyle bir okul isteyeyim dese mütevelli üyemize onlara vereceği cevap şu olabilir. Biz kısa vadeli program yapmıyoruz. 3 – 4 senelik vadeli programlar yapıyoruz. Halk arasına girip de gösteriş yapmaya gerek yok. Her Bolulu bir mütevelli üyesi gibi hareket etmeli, ediyorlar da. Ama muhakkak ben o makama geleyim dememeli. Her Bolulu 28 kişi arasına giremez. Zamanı gelince, o üyeler gerekeni seçerler. İlk amcamın yerine seçtik. Ben seçmedim. Bolulu mütevelli üyeleri kendi aranızda kararlaştırın üye bulun mütevazi, çalışkan, dürüst, şöhret peşinde koşmayan. Para peşinde koşanlar vardır bugün. Bir de şöhret arayanlar vardır. Bugün onurla görüyorum ki; vakıf üyesi olmak, Bolulu için bir şereftir bir onurdur”

AİBÜ TIP FAKÜLTESİ'NİN KAMU HASTANELERİ İLE BİRLEŞMESİ

“Ben arkadaşlarla bunu tartıştım. Bizim iki tane doktor üyemiz var. Onlarla görüştük. Bu kararı hükümet aldı. Hastaneler birliği konusunda bölgeleri de birleştirdi aslında. Fakat tayin ettikleri heyet başta başkanları ve genel sekreterleri bizim üyelerden Doktor Mesut Bey ile özel bir görüşme rica ettiler. Böyle bir karar aldık. Bu bir inceliktir. Siz ne dersiniz diye. Mesut Bey de bana konuyu güzelce izah etti. Ne cevap verebiliriz bunlara dedi. Biz dedim, devlete yapıyoruz. Devletin tıp konusunda İzzet Baysal ismini kaldırmamaları şartıyla, bizim yaptığımız eserlerden hangi hükümet bugün yönetimdeyse ileride hangi hükümet ise tıp konusundaki eğitim konusundaki yeni değişiklikleri yaparsa biz uymaya mecburuz. Çünkü karşılıksız yapıyoruz. Bugün biz bunları hükümetlere yapmıyoruz. Biz millete ve devlete yapıyoruz.

Sözlerine ‘Açık konuşmayı severim' diyerek devam eden Baysal, AK Parti hükümeti ile AİBÜ hakkında mücadelesi olduğunu söyledi. Hükümetin YÖK'ü ve üniversiteleri ele geçirdiğini ifade eden Baysal, Abdullah Gül'den talep ettiği randevunun kabul edilmediğini de belirterek İlk defa bir hükümet irticalinden ben İzzet Baysal Vakfı'nın bir ricasının geri çevrildiğini üzülerek gördüm” diye konuştu.

“ÜNİVERSİTE KONUSUNDA AKP İLE MÜCADELEM VARDIR”

“Kusura bakmayın ben biraz açık konuşmasını severim. Bu hükümet, AKP Hükümeti bakın ta 2000 yılından itibaren YÖK'ü ele geçirdi. Eğitim konusuna değiniyoruz madem. YÖK'ü ele geçirdi. Bütün gelirini. Ben eğitimden bahsediyorum. YÖK'ten başka üniversiteleri ele geçirdi. Benim buradaki üniversite konusunda AKP ile mücadelem vardır. Kendi adamlarını getirdiler, müstafi Başkanı Abdullah Gül bana 15 dakikalık bir randevu vermeyi zül gördü, vermedi. İlk defa bir hükümet irticailinden ben İzzet Baysal Vakfı'nın bir ricasının geri çevrildiğini üzülerek gördüm. Söyleyeceğim şuydu benim. Üniversiteler, özerk üniversiteler vakıf olarak biz bu üniversiteyi o kadar katkı veriyoruz fakat biz rektörlük seçimlerine hiç karışmıyoruz. Özerktir üniversite, siz de karışmayın” dedim ama karıştılar. O karıştıkları kişi ikinci veya üçüncü sırada yer almasına rağmen onu başa geçirdiler”

“ATATÜRKÇÜ OKUL MÜDÜRLERİ DE UZAKLAŞTIRILDI”

Yeni üzüntüm daha onu da söyleyeyim. Üniversiteler gitti. Şimdi ne yaptılar? Anaokullarından liselere kadar bütün müdürleri değiştirdiler. Kendi kurdukları bir sistem dahilinde ne gerekçeyle paralel yapı nedeniyle vaktiyle tayin ettikleri kişileri uzaklaştırmak nedeniyle. Ama bunun altında bir de gördüm ki ben, Cumhuriyetçi ve Atatürkçü düşünenleri de uzaklaştırdılar. Bu benim Bolu'ya bir üzüntüm olarak aksettim, olacak ki bazı köşe yazarları bunu Ahmet Baysal Bolu'ya küstü yatırımlarını kesecek, yanlış bunlar. Ben geçen yıl söz verdim, bir anaokulu yapmaya. Bu seneki bitiyor. Gelir gelmez onun acilen 24 Mart'ta yetişmesi için ne gerekiyorsa ona uğraştım.

“YATIRIM KONUSUNDA BEN DE AMCAM GİBİ DÜŞÜNÜYORUM”

“Vakıf, amcamın senedinde de var. Bolu'ya yapacak, yapmadan da bırakamaz. Bize emri o. Ahmet Baysal olarak benim yaptıklarım var. 18 – 20 tane eşimle. Ben de aynı şekilde düşünüyorum amcam gibi. Ahmet Baysal'ın üzüldüğünü yazmışlar, bu atamalarda. Üzüldüğümün nedenini söyledim. Bizim sade Bolu için değil, Türkiye için yapılmış bu olay. Bizim vakfın yaptığı bazı okullarda müdürler değişmiş. Yapacak bir şey yok. Hükümet öyle karar vermiş. Biz karşılıksız yapıyoruz. Bir şey istemedik ki. Ben önümüzdeki sene (Uğur Tunçok zaten projesini yapıyor) ikinci anaokulunun temelini atacağım. Vakıf daha çok güzel bir proje üzerinde çalışıyor. İki üç sene sürecek; Valimizin istediği, Milli Eğitimin istediği, Bolu'nun ihtiyacı olan 32 derslikli bir ortaokulla, bir spor salonu başlayacağız.

“BOLU, BENİ DE ‘AHMET AMCA' KABUL ETTİ”

Çok mutluyum. Boluluların bir İzzet Babaları var. Ondan başkası da olamaz zaten. Bizi de Ahmet Amca yaptılar! O'na da çok mutluyum. Yegâne ricam Bolululardan ve basından mütevelli heyeti üyelerimize gereken saygıyı göstersinler. Onlarda bu vakfı yürütecek olan fahri olarak tek kuruş çıkarları yoktur emin olun. Ben müdürlük yapıyorum aynı zamanda. Fahri müdürlük. Benim yerime de birisini bulacaklar herhalde”